Her ne kadar blog adım Rüzgarlı Günler ve Geceler olsa da, zaman zaman farklı konulardan da bahsediyorum biliyorsunuz. Bunun nedeni, bazen üzüntümü, kızgınlığımı paylaşmak, bazen bilgi aktarmak, bazen ise bu defa da olduğu gibi içimde büyüyen düşünceleri biriktirip infilak etmemek…
Aslında bir ara ciddi ciddi Ümitli Günler ve Geceler diye bir adres de almayı düşündüysem de, kocamın kariyerine ve çevresi ile ilişkilerine zarar verebileceğini düşünerek vazgeçtim. Onun maceraları da oğlununkini aratmıyor çünkü. Şu son olayı anlatayım, kendiniz karar verin.
Tatilden sonra İzmir’e dönerken Şirince’ye uğradık. Gezdik, dolaştık, arabayı parkettiğimiz yere döndük. Rüzgar’ı araç koltuğuna yerleştirdim, yanımızdaki araba çok yaklaştığı için ben binemedim. Geriye doğru bir adım atmıştım ki, Ümit arabayı çalıştırdı, bir güzel geri vitese taktı, tam ayağımın üstünden geçmek üzereyken çığlığımla durdu:
Ben: (Deli gibi cama cama vururken) Ümiiiiiiiiiittttttt, ayağıımm!!
Ümit şöyle bir döndü, bana baktı.
Ben: Ayağımı eziyodun yaa.
Ümit: E görmedim n’apiiim. Bile bile mi yaptık allah allah! Görsem gelmem heralde.
Görkem: Dövseydin bi de!
Annem ve ben donakaldık. Hafiften kendime gelince viyaklamaya başladım. İnsan, “Nasılsın aşkım, ayağına bişi oldu mu? Özür dilerim” falan der yahu. Şimdi sorarım size, nerede bizim korku filmlerinde omuzlarına sarıldığımız, teselli bulduğumuz sevgililerimiz? Hani doğumgünlerimizde ne sürpriz yapacaklarını şaşıran, etrafımızda fıldır fıldır dönen adamlar? Ayağımızı ezip üzerine bir de azar işittiğimiz noktaya nereden geldik? Beraberliğin onuncu yılını devirince hepsi böyle mi oluyor yoksa bizdeki modeller mi böyle? Boşuna dememişler Being a Woman Isn’t Easy, It Requires Dealing With Men
Bende kocamın eşi benzeri yok sanıordum, Pes! diorum.
Hepsi aynı şekilde mi kodlanıp doğuyorlar ? Tek elimizden gelen oğlan anası olarak bizlerin Candan Erçetin’in ninnisini söylemek hergün milli marş gibi :)) Bari gelecek nesillere az da olsa bir etkimiz olsun..!
xxx
Ece’cim, umudunu kırmak istemem ama erkek çocuklar genelde babalarını örnek alıyorlar, bizi değil 🙂
Ben yokken millet atıp tutuyor bakıyorum….
Şimdi olayı birde benden dinleyin;
Şirince’den ayrılmak için her türlü işlem tamamlandı. Ağzına kadar dolu olan bagaj, Şirince’den alınan incik boncuk ile daha da bi zor kapandı. İşin en zor kısmı olan Rüzgar Bey’in güvenlik koltuğuna da oturtulması tamamlandıktan sonra, baktım sevgili karım arabanın arka tarafına doğru geçti. Tam hafif gaz verip, ayağımı debriyajdan kaldırıyordum ki, Görkem Hn kendisini bizim arabayla, yanımıza arada kıl sıkışacak şekilde park edilmiş panelvan arasına atıverdi. Tam da kendisinin söylediği gibi “Ümiiiittt” diye bir ses geldi. Bir ses hem bu kadar ince hem bu kadar tehditkar nasıl olabilir diye düşünmeden edemedim doğrusu. Ben frene basmış olmama rağmen sevgili karımın hangi akla hizmet kendini oraya attığını anlayamadığımdan boş boş bakıyorum kendisine….
Ve işte yukarıda bahsedilmeyen ama o sırada aramızdaki diyologda geçen en önemli cümle sarfedildi… “DELİ MİSİN?????”
Şimdiii Sevgili blog takipçileri, bu deli misin ne anlama geliyor, ben buradayken geri geri gidecek kadar salak mısın, 1. seçenek, beni ezmeye kalktın, deli misin, 2. seçenek….. Tüm iyi niyetimle, Sevgili karımın en azından bana direkt salak demeyeceğini düşünerek, ben 2. seçenek ihtimalinin daha yüksek olduğunu düşündüm ve “bile bile mi yaptık” repliğini sarfetme gerekliliği hissettim.
Görkem Hn kadar güzel yazamıyorum ( ve tüm o.okul ve lise hayatım boyunca edebiyattan 5 üzeri not alamamış bir adam olarak, hala yazdıklarımı şu satıra kadar okuyan kaç kişi kaldı bilemiyorum…. 🙂 ) Bütün bu okuduklarınız sonrasında aranızdan hiç kimse “e kardeşim motorun sesini duymadın, tamam da, arabanın harekete geçtiğini de mi görmedin” diye sordunuz mu onu da bilemiyorum. Ama onu çok seven eşine “DELİ MİSİN?” diye çıkışmasını Sevgili arkadaşınız Görkem’e yakıştıramadığınıza eminim….
P.S. : Ve Görkem Hn lütfen olayları eksizsiz anlatalım ve insanların yanlış düşüncelere kapılmasına yol açmayalım…
(Bu arada en kısa sürede ben de kendime bir blog edinicem.. Burada milletin sayfasında kendimizi savunmaya çalışıyoruz. Olacak iş değil… 😀 )
Şimdilik sadece bu olaya cevap veriyorum. Bu yazı içindeki diğer suçlamalara benim blogumdan yanıtlamayı düşünüyorum….
Bkz… www . zavallibabablogu .vördprez .com
Hayatım, şimdi yazdıklarını okuyunca hatamı anladım. Ayağımın yarısının üzerinde lastik varken sesim biraz tiz çıkmış, affedersin… Bundan sonra ezilme raddesine gelene kadar bekler, sonra tepkimi (fazla yüksek sesle olmamasına dikkat ederek) belli ederim. Belki biraz geç kalırım ama olsun, ağzımdan rahatsız edici bir söz çıkmasın da :s
ŞU BLOGDAN KAVGA ETME DURUMUNU PEK BİR TUTTUM..SANIRIM BENDE BİR BLOG İSTİYORUM…..SÜPERSİNİZ ARKADAŞLAR. BİR DE OLAYA OLUMLU AÇIDAN BAKIN ORTADA EZİLEN BİR AYAK EZEN DE BİR KOCA YOK EN AZINDAN….YA BİR DE GERÇEKTEN EZİLSEYDİ::::))))))))))) MAAZALLAH O ZAMAN SAYIN ZAVALLI BABA ÜMİT BEY İN HALİ İÇLER ACISI OLURDU SANIRIM:))
Hehe, bence de. En azından bu şekilde hırsını alıyorsun, evin atmosferini bozmuyorsun boşu boşuna 🙂
bu kadar olur benim eşimde sağolsun aynı tepkileri verir veriyor yani ! yalnız değilsin