Rüzgar okuldan geldi, adına yaraşır şekilde, fırtına gibi içeri girdi, çanta bir tarafa, ceket bir tarafa atıldı, her zaman olduğu gibi 🙂 "Oğlum hoş geldin" dedim, öptüm, sarıldım. Ellerini yıkarken sordum "Ödevin var mı tatlım?" Beyimiz, şöyle yanıtladı "Anne o kadar seminere gidiyorsun, profesörler size demiyorlar mı 'Çocuğunuz okuldan gelir gelmez ödev, not sormayın' diye"… Okumaya devam et Çocuk yetiştirmek, hareketli hedefe nişan almak gibidir.
Kategori: OkulHayati
Z Kuşağı ebeveyni olmak: Sınırı, çocuğun ihtiyacına değil, isteğine koyun!
Yine geç gelen bir seminer yazısı ile karşınızdayım. Milletçe isteksizliğin, halsizliğin dibine vurduğumuz şu günlerde, toparlayıp da yazamadım bir türlü. Ancak baktım, üst üste soran çok (Aslında beş-altı kişi falan sordu da, böyle yazınca daha havalı oluyor :)) "Ha gayret Görkem" dedim, geçtim bilgisayarın karşısına. Böylece, Rüzgar üniversite çağına gelmeden bir semineri daha yazmak kısmet oldu… Okumaya devam et Z Kuşağı ebeveyni olmak: Sınırı, çocuğun ihtiyacına değil, isteğine koyun!
“Bırakın çocuklarımızın ruhları özgürce aksın, biz yalnızca eşlikçileri olalım”*
Anne olduktan sonra hayatımızda ne kadar çok şey değişiyor. Sorumluluklarımız değişiyor, dünyaya bakışımız, korkularımız, hayat arkadaşımızla ilişkilerimiz, konfor anlayışımız, gelecek planlarımız değişiyor. Sosyal çevremiz de farklılaşıyor tabii. Özellikle çocuğumuzun ilkokula başlamasıyla etrafımızda bir "Anneler ağı" örülmeye başlıyor. Öyle önemli ki bu ağ, sizi yetersizlik duygularıyla depresyona da sokabilir, ellerinizden tutup en zor anınızda yükseltebilir de...… Okumaya devam et “Bırakın çocuklarımızın ruhları özgürce aksın, biz yalnızca eşlikçileri olalım”*
Kanadı kırık
Rüzgar'ın başarısız olduğu konularda bile istekli, mücadeleci davranmasıyla hep için için gurur duydum. Motor gelişimi sürekli geriden gelmesine rağmen asla vazgeçmedi, düştü, kalktı, yuvarlandı, dizleri kan içinde kaldı. Ben hiç istemesem de, başını eğmeden okulunun tüm takım seçmelerine katıldı. Tabii seçilemedi ama yine de denedi. Bugün okulda çok ağlamış. Bir arkadaşı, iyi koşamadığı için ona… Okumaya devam et Kanadı kırık
O kozadan er-geç bir kelebek çıkacak
Üniversite hariç, hayatımın hiç bir döneminde okulu sevmedim. Bunda hem yaşantımdaki çalkantıların (İlkokulda dört, ortaokul ve lisede üç okul değiştirdim), hem dışarıdan gayet ağırbaşlı, uyumlu birisi gibi görünmeme rağmen ruhumda kopan fırtınaların, bir yandan da otoriteye karşı inanılmaz bir alerji geliştirmemin payı var. Kafamın Türkçe dışındaki derslere pek basmadığını da eklemem lazım. Tüm bu etkenlere… Okumaya devam et O kozadan er-geç bir kelebek çıkacak
Çocuklarımıza saygı gösteriyoruz, güzel. Peki onlar bize ne kadar saygılı?
Rüzgar'ın doğum günü partisinden sonra, yorgunluk atmak için, arkadaşlarla bir yerde oturduk, kahve içip sohbet ediyoruz. Çoğumuzun yanında annesi de var. Söz döndü dolaştı, anam-babam usulü çocuk yetiştirme ile modern çocuk büyütme tarzları arasındaki farklara geldi. Annelerimizin biz küçükken yaptıklarını anlatıp yerlere yatarak gülüyoruz, anneler kah utanıyor, kah bizi yalancılıkla itham ediyor, bazen de oh iyi yapmışım, canıma değsin… Okumaya devam et Çocuklarımıza saygı gösteriyoruz, güzel. Peki onlar bize ne kadar saygılı?
Yedi Rüzgarlı yıl… Ve daha öğrenecek ne çok şey var :)
- Anne, eğer üniversiteye gitmezsek çöpçü falan olurmuşuz. - Yok canım, bu da nereden çıktı? - Öyle duydum. (Sesimdeki öfkeyi sezdiği için "suçluyu" gizliyor, hep yapar bunu 🙂 ) - Bir meslek sahibi olmak, hangi işi yaparsan yap, ceza olamaz Rüzgar'cım. İnsanın çabalayarak, emek vererek para kazanması çok güzel bir şeydir. - (Kısa bir süre düşündükten sonra) Hem, dünyanın… Okumaya devam et Yedi Rüzgarlı yıl… Ve daha öğrenecek ne çok şey var 🙂
Bu yazı özel bir çocuğun özel ailesi tarafından, kalbi kırılan bir meleğin kalbi bir daha kırılmasın diye kaleme alınmıştır
Rüzgar'ı elimden geldiğince dogmalardan, tek boyutluluktan, öznel saptamalardan uzak yetiştirmeye çalıştığımı biliyorsunuz. Çevreden gelen uyarılarla, zaman zaman ciddi darbeler alsam da, bu yanımı törpülemedim, asla da törpülemeyi düşünmüyorum. Çocuğumun geleceği ile ilgili pembe hayallerim yok. Hiç bir zaman "Büyüdüğünde doktor olsa" demem, "bilmem kimin kızı dahi çıkmış, şunun oğlu absolute kulakmış, keşke Rüzgar da öyle olsa" diye… Okumaya devam et Bu yazı özel bir çocuğun özel ailesi tarafından, kalbi kırılan bir meleğin kalbi bir daha kırılmasın diye kaleme alınmıştır
Hoş mu geldin yaz?
Okul zamanı, saat 07.30'da yataktan malayla kazıdığın velet, tatil günü saat 07.00'da hönkürerek uyanır: - Anneee acıktııııım!. Ne zaman olur kahvaltım? Yataktan kalkar, alelacele yüzünü yıkar, o duvar senin, bu duvar benim, çarpa çarpa mutfağa ilerlersin. - Hani kahvaltı nerde? Tabağı önüne koyarsın. Uyku sersemi, ellerini yaka yaka yaptığın tosttan bir ısırık (Evet sadece bir… Okumaya devam et Hoş mu geldin yaz?
Tarihe yazılsın adımız
Bu aralar sık sık söylüyorum: Öyle bir memlekette yaşıyoruz ki, çocuklarımız okullarında, çok iyi şartlarda eğitim aldıklarında utanıyoruz, Babalar Günü kutlamaya utanıyoruz, oğlumuzu/kızımızı doyasıya öpüp koklamaya utanıyoruz, çok çalışıp çalışmamızın karşılığını aldığımızda utanıyoruz. Varlıklıyken utanıyoruz, yoksulken utanıyoruz. Sürekli tedirginiz, sürekli buruk! Neyse, uzun lafın kısası, doğduğu günden bu yana türlü savaşların içinde olan benim güzel… Okumaya devam et Tarihe yazılsın adımız