Rüzgar okuldan geldi, adına yaraşır şekilde, fırtına gibi içeri girdi, çanta bir tarafa, ceket bir tarafa atıldı, her zaman olduğu gibi 🙂 "Oğlum hoş geldin" dedim, öptüm, sarıldım. Ellerini yıkarken sordum "Ödevin var mı tatlım?" Beyimiz, şöyle yanıtladı "Anne o kadar seminere gidiyorsun, profesörler size demiyorlar mı 'Çocuğunuz okuldan gelir gelmez ödev, not sormayın' diye"… Okumaya devam et Çocuk yetiştirmek, hareketli hedefe nişan almak gibidir.
Kategori: Uncategorized
Bu ülkede doğmayı ben seçmedim.
Bu ülkede doğmayı ben seçmedim. Ama bu çocuğu doğurma kararını ben verdim. Daha doğrusu, ben ve eşim verdik. Onu besledim. Umutla büyüttüm. Elimden geldiğince kötülüklerden uzak tuttum. Gereksiz uyaranlara maruz kalmasın diye klip izlemeyi, yetişkin programlarını takip etmeyi bıraktım. O doğduğundan beri "prime time"da televizyonda ne oluyor, bilmiyorum. En son ne zaman televizyon dizisi izlediğimi… Okumaya devam et Bu ülkede doğmayı ben seçmedim.
Yazgı…
Ne yazacağımı, ne anlatacağımı bilmiyorum. Sanırım hayatımın en ağır Pazartesi sendromlarından birini yaşıyorum. Geçen haftanın son iş gününün gecesi, kocamla oturmuş, kendi hayatımızı nasıl yeniden yönlendirebileceğimizi konuşurken; birdenbire tüm endişelerimiz yerini bambaşka bir şeye bıraktı. Sonra, uykusuz, öfkeyle, dehşetle geçen günler ve geceler... Yalan haberler, doğru haberler, hala şaşırabildiğini görerek şaşırmak, camii hoparlöründen yükselen ilahiler, tekbir… Okumaya devam et Yazgı…
Dünya’nın en yalnız çocuğu
Yaklaşık üç haftadır, Rüzgar'la, uzun zamandır yaşamadığımız bir gelişim dönemecinin üstesinden gelmeye çabalıyoruz. Rüzgar bu yıl dokuz yaşına bastı. İnsanın eli-ayağı nasıl bağlanıyor, bazen nasıl da biçare kalıyor çocuğu söz konusu olduğunda, unutmuşum... Gece kabuslarını, her an diken üzerinde oturmayı, üç saat uykuyla işe gitmeyi, sürekli kafanı kurcalayan "Ne yapsam, şu yöntemi mi uygulasam, üzerine mi gitsem, kendi… Okumaya devam et Dünya’nın en yalnız çocuğu
“Şu an bulunduğum yer, benim masalım”
Hayatım, hiç bir zaman gereksinim duyduğu desteği alamamış ya da üzerinde yeterince durulmamış, kuvvetle inanılmamış, tırmalanmamış, dolayısıyla tozlu çekmeceleri boylamış projeler çöplüğü gibi. Geçenlerde bir yazı paylaşmıştım Facebook'da, yazının başlığı "Herkes .ıçıp batırmanızı istiyor" Paylaşırken de şöyle yazdım: "Benim gibi, hayatı boyunca hayallerinin gölgesinde yaşayanlara..." Serkan Mutlu, yazısında hayallerini gerçekleştirmek için çabalayanlara ket vurulmasının bir nevi yurdum insanı… Okumaya devam et “Şu an bulunduğum yer, benim masalım”
Bizler… Onlar… Çocuklar…
Çocuğumuz kitap almak istediğinde ne yapıyoruz? Anlamsız bir soru mu bu? Gidiyoruz, alıyoruz veya internetten sipariş veriyoruz falan değil mi? Değil! Çünkü hayat adil değil. Biz, bir süredir, bir grup kadın, Diyarbakır'daki çocuklar için bir şeyler yapmaya çabalarken (Tabii bu çaba, yine bazılarının kullanmaktan bir türlü vazgeçemediği "bizler" "onlar" kalıplarıyla "süslenerek" anlamsız romantik hareketler gibi gösterilmeye… Okumaya devam et Bizler… Onlar… Çocuklar…
Facebook’dan bir kısım insan manzaraları…
Bu yazıyı, Lime Bodrum Magazin Eylül sayısı için, bir ay önce yazmıştım. Şimdi yazacak olsam, kim bilir ne "müstesna" eklemeler yapardım... Keşke insanlara, Facebook'da durmadan otu böceği beğendikleri için sinir olduğum yerde kalsaydım. Şu anda, öyle bir noktadayım ki, en yakınımdaki "arkadaşım" dediğim kişilerin, korkunç paylaşımlarını görüyor ve gelecekten korkuyorum. Sosyal medya hayatımızın vazgeçilmezi (En… Okumaya devam et Facebook’dan bir kısım insan manzaraları…
Anne, askerde ölünüyormuş!
Hemen hemen her erkek çocuğu gibi, Rüzgar da tüm üniformalı mesleklere hayran. İlla üniforma giyerek karizmatik görünmek istiyorsa asker, polis falan olmasındansa, aşçı olmasını tercih ederim ben tabii ama hevesini kırmıyor, ses çıkartmıyorum şimdilik. Yaz başında Meltem Hücumbotu gezimizde bu hayranlığı had safhaya ulaştı. Kendince haklıydı da, hatta o gezimizi şöyle paylaşmıştım. Şimdi, neredeyse her gün… Okumaya devam et Anne, askerde ölünüyormuş!
“Böyle günler de çok hede hödö” mü?
Geçenlerde Facebook'da şu iletiyi paylaştım: Islak ellerimi sildiğim kağıt havluyu, bir daha kullanmak için kurusun diye tezgaha serdiğime göre artık anneme dönüşme yolundaki evrimim tamamlanmıştır! Her kız çocuğu büyüdükçe annesine benzer önermesine şiddetle karşı çıkardım oysa... Annem benim rol modelim değildi. Biz, çatışan anne-kızlardandık. Evimizden sık sık "Sen beni hiç anlamıyorsun" haykırışları yükselirdi. Arkasından çarpılan… Okumaya devam et “Böyle günler de çok hede hödö” mü?
Bodrum Global Run Macerası: Koşmak ya da koşmamak ;)
Bodrum Global Run organizasyonundan az önce geldim ve ayağımın nasırıyla, pardon... tozuyla yazıyorum bu satırları. Nereden aklıma düştü bilmiyorum ama bu koşuyu duyduğum anda, katılmak için inanılmaz bir istek duydum. "Hayatında koştun mu" derseniz, koşmadım. Hatta hayatımda yoga dışında, hiç bir fiziksel güç gerektiren alanda kendimi daha iyi olmak için zorlamadım. Üstelik karakter olarak tembelim. Ertelerim, üşenirim, kafam çabucak dağılır, konsantrasyon güçlüğü… Okumaya devam et Bodrum Global Run Macerası: Koşmak ya da koşmamak 😉