Aile, Dunya

Doğum için hastaneye gitmek… ve içinde bir boşlukla dönmek

Benim güzel arkadaşım, gülüşü kolay kolay solmayan, hızına, enerjisine, pratik zekasına, rahatlığına, her ortama kolayca adapte olabilme yeteneğine hayran olduğum, oğlumun tatlı kardeşi Demir’in annesi Pınar, geçtiğimiz ay ikinci oğluşunu kollarına almak için hastaneye yatmıştı. Mutlu haberi beklerken Ümit nefes nefese beni aradı. Pınar’ın kocası Dan, doğum için hastaneye gitmelerinden bir kaç saat sonra, panik içinde eşime telefon açmış ve “Lütfen çabuk gel, burada bir şeyler oluyor, anlamıyorum, kimse İngilizce bilmiyor, çıldıracağım” demiş. Bunu öğrendiğim an sanki dünya durdu… ben durdum… Aklımdan felaket senaryoları geçerken haber beklemek, korkunçtu. Sonra ben ilk defa, arkadaşımın o güzel gözlerinin bulutlandığını  gördüm. İlk defa, arslan yürekli kocası Dan’in, ellerinin titrediğini farkettim. Büyük bir sınavdan geçtiler, yaşamın kıyısından döndüler. Pınar’dan hikayesini yazmasını istedim, hem bazı  şeyler kulağımıza küpe olsun, hem de arkadaşım içindekileri biraz olsun boşaltsın diye… Unutmadan ekleyeyim: Hamileler okumasa iyi olur.

Derler ki hayat sürprizlerle doludur… Kimi hoş, kimi nahoş. Bazısı güldürür, bazısı üzer, ağlatır. Ben hep mutlu sürprizlerle karşılaştım. Her zaman, sağlıklı olmakla odüllendirilmiş, en harika kocayla evli, inanılmaz bir oğul sahibi, kusursuz bir aile ve muhteşem dostlarla çevrilmiş o çok şanslı nadir insanlardan biri olduğuma inandım. Her gün bütün bu verdikleri için Allah’a şükrettim. Başıma gelen en kötü şeyin annemle babamın ayrılması olduğunu düşünüyordum ki, yıllar bana bunun bile aslında iki taraf için de daha hayırlı olduğunu gösterdi.

5 Temmuz… Hayatımın ilk nahoş sürprizi ile karşılaştığım gün… Belki böyle söylemek doğru değil, sonuçta ikinci oğlumun doğumundan bahsediyorum ve  aslında doğumdan sonraki bir saat kutlamalarla, videolar çekip gülüp eğlenerek geçti. Çılgın arkadaşımın doğumuma girmek için doktorumu nasıl ikna ettiğiyle dalga geçerek, kocamın en iyi iki arkadaşımla ‘bebek acaba önce hangimize bakacak?’ diye iddiaya tutuşmasıyla eğlenerek ve sonra… derler ya beş dakikada değişir bütün işler: Sanırım kelimenin tam anlamıyla yaşadığımız buydu. İşler bir anda hayalimdeki mutlu senaryodan çok uzaklaşmaya başladı. Ve bu yeni doğan minik oğlum için hiç de adil değildi…

Yarım saat içinde iç kanama başladığını farkettiler, bir kaç dakika sonra doğumhaneye geri aldılar ve oradan da apar topar dunyanın en soğuk yerine, ameliyathaneye… Aldığım ilaçların etkisiyle hayal meyal hatırlıyorum aslında ama ilginç bir şekilde doktorumun ‘Kaybediyoruz, cevap vermiyor’ diye bağırışları kulaklarımda çınlıyor. Ve başımdaki bütün makinaların ötmesi… kalp atışlarım yavaşlıyor… Böyle şeyler sadece filmlerde olur sanırdım, meğer gerçek hayatta da oluyormuş. Ne kadar süre baygın olduğumu bilmiyorum ama gözlerimi açıp da doktorumu elimi tutarken görünce, o an kötü bi haber vereceğini biliyordum. Neler oldugunu anlatmaya başladı, kanamayı durdurmak için elinden geleni yaptığını söyledi.

Başka şansı yokmuş,

 

neredeyse ölüyormuşum…

 

Sonuçta…

 

Mecburen…

 

Rahmimi almış…

Ne denir ki?? “Hayatımı kurtardığın icin sağol doktor, iyi etmişsin, n’apalım, eline sağlık??” Hayır tabii ki değil.. En azından benim ağzımdan çıkan ilk şey ‘Bi daha çocuğum olmayacak mı yani?’ idi. Şaşırmış bir şekilde, “hayır” dedi, “bir tane daha mı istiyordunuz?”  Bizim hayalimiz  hep üç çocuğumuzun olmasıydı, ben çocukluğumdan beri hep kocaman bir ailenin hayalini kurdum, evimde bi dolu çocuk kahkahası… Allah’la bir anlaşma bile yapmıştım kendi kendime, iki oğlum bir kızım olacaktı.. İşte size böyle anlaşmaların yürümeyeceğinin bir kanıtı…

Her şerde bir hayır varmış, benim şerimdeki hayır, hayatta olmam. Sapasağlam yaşıyorum, çocuklarım da sağlıklı, kocamın da hayatının aşkı sağ salim hayatta- evet o benim 😉 İşte bu kabusun içinde, bir kere daha hayattaki en kıymetli hazinemin dostlarım olduğunu farkettim.

Sırma- kankim: Doğumdan önce ve sonra ben ve Demir için öyle çok şey yaptın, ailem için her şeyi öyle kolaylaştırdın ki… Senin sevgin ve desteğin beni en zor günlerimde ayakta tutan şey oldu.

Gözde: Sen benim ilham kaynağımsın. Çok kısa bir süre önce kahramanını, babanı kaybettin ve arkadaşını da kaybedebilme ihtimaliyle cesurca yüzleştin. Kocamın elini tutup destek oldun, panik içindeki annemin sinir krizlerine göğüs gerdin, aynı anda sekiz aylık oğlunu oyalamaya ve herkesin moralini düzeltmeye çalışırken…

Gaye Can-   Sen de benimle beraber bu kabusu tekrar yaşamak zorunda kaldın. Sadece üç sene önce az kalsın oğlunu kaybediyordun, bu kötü filmi yine yaşamak zorunda kaldın benimle. Her şeye rağmen sabahlara kadar  yanımda oldun. Babamın panik içindeki eski ve yeni eşlerini sakinleştirmek de sana düştü 🙂 Yemek yaptın, temizlik yaptın, ortalığı topladın ve hatta beni güldürmeyi bile başardın…

Görkem, Ümit Abi ve tabii ki Rüzgar- Kaç kere benim yalancı doğum sancılarım yüzünden Demirim’e bakmak zorunda kaldınız?? Zehirlenme maceramı da unutmamak lazim tabi! 5 Temmuz’da Ümit Abi kocamdan bi telefon aldı. Ona telefonda ağlayarak, hic bir şey anlamadığından hastaneye gelip  olan biteni tercüme etmesi icin yalvarıyordu. Ümit Abi yüzlerce kilometre uzakta olmasına rağmen fırtına gibi yetişti.. yarım saatte hastanedeydi…
Ve tatlı Rüzgar, odanı, oyuncaklarını, öğretmenlerini, anaokulunu ve hatta anneni Demir’le paylaşarak bize o kadar yardımcı oldun ki…

Bülent, Özge- Özge yeni bir araba alır ve Pınar’a gelip der ki, “Pınarcım senin arabaya benden daha cok ihtiyacın var, ben zaten ayaklarım ağrıdığı için kullanamıyorum (Bahaneye bak 🙂 ), lütfen bu arabayı al ve ilk kullanan sen ol! Arkadaşlarımız sayesinde kocam oğlumuzu eve arabayla götürebildi, hem de çok yakışıklı bir arabayla 🙂 Ameliyattan sonraki gün, Bülent arıyor ve “Pınarcım canın ne yemek istiyor?” diyor, tabii ki tavuk çorbası! Bülent işyerinden 30 km uzağa, Bornova’ya gidiyor, gördüğü her restorana girip tavuk çorbası arıyor ve sonunda bulup hastaneye getiriyor. Sonra geri işe… ve öğlen tatili rezil oluyor 😦 O çorbanın tadını hiç unutmayacağım…

Efsun, Fatih-  Siz hep bizim yanımızda oldunuz, iyi günde , kötü günde, en mutlu ve en zor zamanlarımızda. Kocam sonradan dedi ki, “Fatih’in telaşla hastane asansöründen çıktığını görünce kendimi daha fazla tutamadım ve yere yığılıp, ağlamaya başladım. Fazla bir  şey yapmasına gerek yoktu, sadece yanımda oturdu ve benimle bekledi. Orda olması yeterdi…”

Ali İhsan, Berrin-  Hastanedeki ilk gece Berrin 10 aylik kızını evde bırakıp bize destek olmak için yanımıza geldi. Ben oğlumu kucagıma bile alamadığım için onu besledi. Ali İhsan’in esprileri bize hayatın devam ettiğini hatırlatmaya yetti de arttı bile. İkiniz de inanılmaz insanlarsınız.

Özge, Tamer- Kuzum hastanedeki ilk gecemizde bizimle kaldı, bütün gece gözünü bile kırpmadan bana ve oğluma baktı. Tamer de olabildiğince yanımızdaydı, tabi hemşireler onu odadan atana kadar 😉 Ne harika bir çiftsiniz, nasıl muhteşem kalplere sahipsiniz…

Ezgi- Kıymetlim… İkinci gece bizimle hastanede kaldı, yine uykusuz ve aç! Ertesi gün de o halde işe gitti. Her gün beni ya aradı ya da geldi, hiç olmadi Sırma’yı gönderdi yanıma :)) Ezgimiz, hayatımızda olduğun için çok şanslıyız!

Bana destek olmak ve moral vermek için binlerce kez arayan Begüm, Nermin, Erkin ve Görkem! Nerminim, pişirdiğin harika yemekler icin teşekkürler!

Görkemim- Yalancı doğum sancılarım sırasında yalnızken benimle tam dört gün geçirdin. Kocamın bilet bulup gelmesi öyle uzun sürdü ki işten izin alıp benimle kaldın. Bize yemek yaptın, Demir’le oynadın, sancılarım geldiğinde elimi tuttun, yanıbaşımdaydın… Sen benim için çok özelsin!

Ve tabii ki, Oyam- Burada olmayı, elimi tutup, bana sarılıp benimle ağlamayı ne çok istedin biliyorum. Binlerce kilometre uzaktaydın ama biliyor musun, sadece bir telefonla bana olan bütün sevgini hissettirdin ve sesini duymak bir şekilde her şeyi kolaylaştırdı.

Ali, Sema- Dualarınız ve telefonlarınız icin çok teşekkür ederim.

Göksel, Göknil- Ne harika kuzenlerim var! Sevginiz ve oğluma getirdiğiniz oyuncaklar için teşekkürler.

Banu Ablam, Mucum- Kardeşlerim… İkinizi de çok seviyorum. Hala Burcu’nun beni bir saat görebilmek için onca yolu geldiğine inanamıyorum!

Bütün IWAI anneleri ve arkadaşlarım- Sevginiz, e-mailleriniz, telefonlarınız için çok teşekkürler! İngiltere, Amerika ve Hong Kong’daki bütün arkadaşlarım; Sevginiz, desteğiniz, telefonlarınız ve e-mailleriniz için teşekkür ederim!

Naomi- Seni çok seviyorum, kardeşim benim…Duaların ve desteğin için çok teşekkür ederim. Özellikle de kendimi her zaman böyle özel hissettirdiğin icin!

Doktorum Op. Dr. Ahmet Seçkin Önoğlu, Filiz Ebe, Leyla Ebe, Tuba Ebe ve Çınarlı Hastanesi’nin bütün hemşireleri ve görevlileri, size ne kadar teşekkür etsem az. Bu zor zamanımda bana verdiğiniz destek ve sevgi icin minettarım. Yeni arkadaşlar kazandığım için de…  Ancak zor zamanlarında gerçek dostlarının kimler olduğunu anlayabilirsin derler. Geçtiğimiz iki hafta çok ama çok zor günlerle doluydu ve ben bu yaşıma kadar ne harika dostlar biriktirdiğimin farkına vardım.

Allah’a şükrediyorum sizleri bana verdiği için.
Allah’a şükür ki hayattayım ve sizlerle, en büyük hazinelerimle daha uzun ve cok mutlu günler, aylar, yıllar geçireceğim.

Oğlumun doğdugu gün, ben de yeniden doğdum… Aldığım her nefese binlerce şükür…

Hepinize rengarenk, güneşli günler diliyorum….

Şimdi gözyaşlarımızı silelim ve bu hikayeden çıkardığımız derslere bakalım:

1) Normal doğum diye inat edip bir tarafınızı yırtmamak lazımmış. (Pınar, benim deli arkadaşım,  kırkıncı haftasını devirdiğinde neredeyse altı gün boyunca sancı çekerek hastaneye taşındı. Sezaryen istemediği için her seferinde eve geri geldi. Doğumu hızlandırmak için yüzdü, haddinden fazla hareket etti, kasılmaları devam ederken çarşı-pazar gezdi. Bence bu süre zarfında, bir şekilde yıprandı. Sürece fazla müdahale etmemek lazım. Böyle inatçı hastalarla doktorlar da ne yapacağını şaşırıyor.)

2) Arkadaşlarımız, kendi seçtiğimiz kardeşlerimizmiş… (Ben de sağlık sorunum nedeniyle Rüzgar’a kardeş veremeyeceğimi düşünüp üzüldüğümde, oğlumun iyi arkadaşlara sahip olmasını diliyorum.)

3) İnsanın bir başkasının çocuğu için de içi titrer, gözleri dolarmış. (Demir’i saçlarını okşayarak uyuturken bir yandan içimden “Allah anneni korusun” diye dua ederek haber beklediğim geceyi unutamıyorum.)

4) Biz kadınlar, inanılmaz varlıklarmışız.

5) Hayat, biz gelecek için planlar yaparken başımızdan geçenlermiş.

 

“Doğum için hastaneye gitmek… ve içinde bir boşlukla dönmek” için 37 yorum

  1. Offf ilk defa yazdığın bir yazıyı sonuna kadar okumadım ve hiç de beğenmedim 😦
    Sonun bilemiyorum ama buna da şükür neyseki 2 evladı var ve yaşıyorlar sağlıkla (öyle değil mi?) okuduğum yere kadar soğuk terler döktüm görkem acaba bebeğe mi birşey oldu diye?

      1. O kisma kadar okudum birkac satir daha o kadar hos icim icimi yiyor okumak icin ama zaten evham hadcsafada suan her dk oglana harekst deyip duruyorum korkular tavan yapti

  2. Gecmis olsun diyecegim ama yavan olacak biliyorum o yuzden ne diyecegimi bilemedim.

    Pinar sana cocuklarin, esin ve tum sevdiklerinle upuuzun bir daha kaybetme korkusu yasamayacaginiz bir hayat diliyorum. Sans, saglik ve huzur sizinle olsun.

    ve Gorkem yazdiklarini aklima not ediyorum zamani gelince kulagima kupe olsun diye.

    Saglik herseyin basi sonu saglik aslinda…

  3. Gene çok özel bir yazı arkadaşım, tebrik ederim muhteşem bir paylaşım…

    Pınar’ı hiç tanımasam da sanki yanındaymışım gibi hissettim tüm yaşadıklarını, Tanrıya şükürler olsun onu oğullarına, eşine ve tüm sevdiklerine bağışladığı için…

    Ve son söz kalbimden vurdu beni
    “Hayat, biz gelecek için planlar yaparken başımızdan geçenlermiş.”

    Tanrım sen tüm annelere başından geçecek güzel seneryolar yaşat…

  4. Aynı sehirde yaşayabilmek icin arkadaslarımız arasında ilk evlenen çift biz olmuştuk. Dolayısıyla ilk cocuk sahibi olan da biz olduk. Millet fink fink gezerken ben düşük riskli kanamalı bir hamilelik geçirdim. Tabi ki eve kapanmak zorunda kaldım. En iyi arkadaslarım tv kumandası ve Antep fıstığı kavanozuydu 🙂  O donemlerimde ne kadar yalnızlık çektiğimi  bu yazıyı okuyunca tekrar hatırladım. Halbuki  universitedeyken resmen tüm 9 Eylül iktisadi ve idari bilimler fakültesi benim ogrenci evimde  yasıyordu. Fakat o zor zamanlarımda yanımda olanlar (ailem haric) bir elin parmaklarını geçmez.. 
    Evet hayat bizi zorluyor bazen.ama onemli olan zorlarken bile geride şükredecek bişeyler  bırakması değil mi? Cok gecmis olsun tabi ki ama saydığı isimlere bakılırsa, pınarın şimdiden kocaman bir ailesi olmus bile…

    1. Gözlerim doldu… Ben de Antalya’ya taşındığımızda büyük bir yalnızlık yaşamıştım. Aynı şekilde riskli bir hamilelik geçiriyordum. Fakat en azından şöyle bir tesellim vardı: Kimseyi tanımıyordum. Senin gibi üniversite hayatı yaşadığın şehirde, arkana dönüp baktığında kimseyi bulamamak… çok sinir bozucu. Pınar’ın ailesi uzakta, annesi İngiltere’de, babası da başka bir kentte yaşıyor, fakat söylediğin gibi kocaman da bir ailesi var.

      Bizim balböceği, o riskli hamilelikten mi geldi? Eğer öyleyse, iyi olmuş annesini tv karşısında dinlendirmesi. Süper bişey çıkmış sonucunda 🙂

  5. Uzun zamandır okuyorum ama bu sefer yazmam da gerek. Pınar’a büyük geçmiş olsun. Can Leo’ya ve bütün ailesine uzun ve sağlıklı bir ömür dilerim.
    Siz az önce beni bir uçurumun kenarından çevirdiniz. 2. bebeğimizin zamanı geldi mi diye düşündüğümüz bir süreçte beni SSVD ısrarımdan vazgeçirdiniz.
    İlk hamileliğimde normal doğurmak için debelenmiş 36 saat sancı sonrasında sezeryan ile biten bir hikayem olmuştu. Doktoruma hala kırgındım. Pınar’ın hikayesini ve sizin bu kıssadan çıkardığınız hisseyi okuyunca geçti.
    Sevgiler

    1. Siz ve bebeğiniz için hayırlısı neyse o olsun. Aslında bilirsiniz, açılma azken uzun süre sancı çekmenin rahim üzerinde olumsuz etkileri oluyor. Ben doktor olmadığım için bu konuda bilgi vermekten kaçındım, yanıltıcı olmamak adına. Fakat diyorum ki, eğer onu benimsemişseniz, ona inanıyorsunız, lütfen doktorunuza güvenin.
      Sevgiler, güzel haberler bekliyoruz 🙂

      1. Ne güzel. Biz de ikinci çocuğu evlat ediniriz diye konuşuyoruz eşimle ne zamandır. Bakalım, kısmet diyelim… 🙂

  6. Elim yüreğiimde okudum ama sonunda mutlu bitti çok şükür..Pınar çok çok çoook geçmiş olsun, geçmiş gitmiş olsun, hiç yaşanmamış gibi olsun..İki minik afacanla uzun mutlu bir ömür diliyorum..İki, üç, tek sayı ne olursa olsun sağlık herşeyin başında,sonunda heryerinde olur inşlh..Eve gidince bi kocamanından sarılıcam benim prensese, ıvıra zıvıra üzülmeye, kızmaya,moral bozmaya değmeyecek kadar kıymetli şu hayat..
    Sevgiiler..

  7. Bence Pınar ismi gibi bir hayat yaşıyor. Arkadaşlar , dostlar , sevgiler, samimiyetler, aile, şans…. hepsi çağıldıyor etrafında. Sular seller gibi çağlıyor.

    Demek bir de evlat edinmek istiyor. Rabbim istediğin gibi bir aile nasip etsin. Kuzuların sen eşin ve sevdiklerin için. Hoşgeldin Can Leo

  8. İlk başladığımda okumaya (Allah Korusun) bebeğe birşey oldu sandım ve nasıl devam ettiğimi bilemedim çok şükür ikisinin de sağlıklı.
    Maalesef bazen hayatın bize neler getireceğini bilemiyoruz çok ama çok geçmiş olsun ..

  9. ben de 43+3’e kadar bekleyen o inatçı annelerdenim. ama bu süreçte ters giden bir şey olsaydı doktorum elbette müdahale ederdi ve ben de canım pahasına normal doğum diye diretmezdim tabii ki.

    Pınar’a çok geçmiş olsun, Allah evlatlarına bağışlasın her anneyi. Fakat bunu doğal doğumla ilişkilendirmek belki de bazı gebeleri korkutabilir düşüncesindeyim…

    1. Çok haklısın, zaten yazıyı yazarken ödüm patladı sezaryen savunucusu gibi görünür müyüm acaba diye. Tekrarlamakta fayda var: Bu doğal doğumun getirdiği değil, bir komplikasyonun doğurduğu bir sonuç. Doktorun önerilerini dikkate almak lazım. Biz sezgilerimizle belli bir noktaya kadar gidebiliyoruz çünkü 🙂

  10. ilkini sezeyan ile dogurmus, simdi ikincide normal olsun takintisindan adam gibi azicik tatli bile yemege korkan bana aslinda bunu okumak iyi bir ders oldu. bence hamileler de okusun. sonucta bu bir olasi komplikasyon ama herkesin basina gelecek diye birsey yok. her zaman iyi ve kotu suprizlere kapimizi acik tutmak gerrekiyor bu hayatta. gecmis olsun diyor, arkadaslarina cok cok kalabalik torunlu aile diliyorum 🙂 hayat herseye ragmen guzel!

  11. hani demişya, ben hep 3 çocuk hayal ediyordum, diye..tam orda düşündümki, 3.yü de evlat edinsinler..ve yorumlarda okudumki buna karar vermişler..Pınar’ın da dediği gibi her şerde bi hayır vardır ve bu şerrin hayrı ailesi olmayan bir çocuğun böyle güzel bir aileye ve kendisini koruyup kollayacak 2 abiye sahip olması olacaksa, en çok da buna sevindim..

  12. Aaa evet ne güzel bağlamışsın son yorumda. Bir çocuğun hayatının değişmesi içindi belki tüm bu yaşananlar.

    Yüreğim elimde okudum, bebek gitti zannettim, sonra derin bir oh çektim. Çok geçmiş olsun Pınar’a ve sağlıkla büyüsün o minnak yavru.

  13. bunu ilk yazdiginda da okumus, normal dogum diye dua ettigim icin sezeryan sonrasi, ders almam gerek diye dusunmustum. bugun tekrar okumak bir sans oldu. 3 kasimda sezeryan olacagim ve bu sabah kendimi yuruyus ile fazla zorlamis ve son iki gundur belki 3 unden once kendi kendine gelir diye dua etmistim. simdi sadece saglikla atlatmak istiyorum dogumu .

  14. inanılmaz bir yazı daha
    Arkadaşının blogu varsa onu da takip etmek isterim
    Senin son çıkarımların her şeye son noktayı koyuyor zaten
    İnsanın böyle dostları olması ne güzeli herkese nasip etsin

  15. Hikaye bana okadar tanıdık geldiki.. 😦 Mağlesef ben de aynı şeyleri bundan 2 yıl önce yaşadım. bir farkımız benim kanamam dışa vurdu (ki bu benim en büyük şansım).
    Hayatını kaybetmenin eşiğine gelmek, derler ya tüm yaşamım film şeridi gibi gözümün önünden geçti, bu duyguyu birebir yaşamak ve o an için gerçek olma olasılığı olan geride bıraktığın hayatındaki aşkların olan eşin ve kızın….
    Üzerinden iki yıl geçmesine rağmen halen göz yaşlarımı tutamam bana hayatın nekadar kısa ve heranını doyasıya yaşamak gerektiğini hatırlatan acı bir anı olarak kaldı.
    Pınar hn.’a gönülden geçmiş olsun ve yaşanacak daha çok güzel günlerinin olduğunu her dakikanın tadına varmak gerektiğini unutmamak gerek (insan çok unutkan, yaşanmışlar geri planda kalıyor ve bir kıvılcım tekrar bunları hatırlatıyor mağlesef 😦 )
    Sevgiler….

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s