Rüzgar’ın ilkokul hayatının ilk ara karnesini aldık Cuma günü. Hatta Instagram’da bu konuda yediğim ilk ayarı taze taze duyurmuştum:
Ben, okul hayatında not olayını fazla kafasına takanlardan değilim (Yazar burada, aynı cümleyi kuran ailelerin yüzde 98,2’sinde görüldüğü şekilde, yalan söylüyor 🙂 ) Tamam, düzeltiyorum, hiç umursamıyor değilim ama yüksek notlardan önce beni gururlandıracak, koltuklarımı kabartacak çok daha başka şeyler var, o şekilde söyleyeyim. Arkadaşlarıyla iyi ilişkiler kurması, sevmesi-sevilmesi gibi…
Yine de, okula başladığından beri çok sevdiği, Bodrum sokaklarında gördüğü her yabancıyla konuşmak için can attığı (Konuşmak diyorsam, aklınıza şakır şukur lugat paralayan bir çocuk gelmesin. Kendisi benim Ruzgarlish dediğim bir dili kullanıyor), kendince hikayeler uydurduğu, arada Skype’dan yurt dışındaki arkadaşlarımın çocuklarıyla, kuzenleriyle kafa göz yara yara konuşmaktan hiç çekinmediği İngilizce’deki “speaking” notlarındaki düşüşü görünce doğrusu şaşırdım. Karne ertesi veli toplantısında da öğretmenlerine sordum. Öğretmenleri, “Rüzgar’ın sorulan her soruya doğru yanıt verdiğini ancak nedense bu yıl katılım konusunda çekimser davrandığını, ders sırasında havalara baktığını, genel bir uyumsuzluk vs. göstermese bile isteksiz olduğunu” söylediler. Dedesinin kaybıyla mı alakası var acaba dedim ama sene başından beri böyleymiş…
Neyse, dün bu konuda ağzını arayayım dedim. Baktım, dersi, öğretmenlerini seviyor, belli. Bunun üzerine şöyle yaklaştım:
– Rüzgar’cım, hani sen İngilizce’yi seviyorsun ya… Belki öğretmenlerin de bunu hissetmek isterler.
– Nasıl yani?
– Yani mesela derse daha fazla katılsan… Parmak kaldırarak sorular sorsan?
– Ben hep derste parmak kaldırıyorum zaten.
– Aaa, süper! Ne diyorsun peki?
– Teacher, toilet please diyorum.
Ben vazgeçtim uğraşmaktan arkadaşlar.
Akışına bırakıyorum 🙂
Rüzgarım yaaa benim düz adamın aldın mı cevabını Görkem haanııım 🙂 çocuk parmak kaldırıyor yani derse katılımı var ee çişi gelince napsın çocuk yani 🙂
Yegane katılım buymuş yani, bol bol su içsin bari 😀
Her zaman söylüyorum Rüzgar adamımmmm
Çocuk bu zamana fazla o yüzden katılmıyor gibi geliyor ama aslında o çoktaaan aşmış o konuyu..
sarıl benim yerime o pratik zeka küpüne
Şimdi geldi okuldan, sarıldım kocaman!
hahah çok tatlı :))
Kızım da arkadaşıyla birlikte bu yaz tatilinde yabancılarla ingilizce konuştu. Şahit olduğumuz sahne ve diyalog şu şekildeydi.
Önce iki arkadaş yabancılara doğru yaklaşır ve gözlerine bakarak konuşmaya başlarlar. Önce D.
– van, tu triii… cevap alamayınca kızım devam eder.
– yellov…
Baktılar diyalog kuramadılar yanımıza geri dönerler :))
Aahhahah! Kuzum benim yaaa, one-two-three-yellow 🙂
:))) akıllanmıyorsun bi türlü Rüzgar’ın annesiiii :))))
Müzik öğretmeni “kulağı, sesi çok iyi” falan dedi. “Aaa o zaman n’apalım, nasıl yönlendirelim?” diye sorunca “gerek yok, o sizi yönlendirir” dedi 😀
”Teacher,toilet please” kısmı beni haykırttı ya ahahaha,ben olsam hiç endişelenmezdim speaking dersinin düşüşü hakkında,günlük hayatına İngilizce’yi sokmuş bir kere çocuk 😀
bu arada 12 senelik eğitim hayatımda speaking dersini sadece İngilizce kursunda gördüğüm gerçeğini de kamuoyuna arz eder yeni nesle özenerekten yazımı bitiririm 😛
Ah şekerim, hele bizim zamanlara hiç dönmeyeyim en güzeli 🙂 Vat iz dis, dis is e buk. Al sana speaking
16-17 yasinda neler diyecek bu yahu 🙂
O zaman size göndereceğiz 😀
Bu çocuğun zekasına hastayım ben Görkem. Verdiği her bir cevap zeka göstergesi.
Çocuk bu yaşında şakir şakır ingilizce konuşuyor, sen parmaktan bahsediyorsun. Çık çık çık
Aah ah, bu anne milleti de bir türlü tatmin olmaz işte 🙂
Ya bayıldım parmak kaldırma sebebine :)))))
Bu çocuklar bir harikaaa …
Hepsini melekler korusun….