Bu aralar hemen hemen her blogda, bir kaç annenin yan yana geldiği gruplarda, okullarda konuşulan konu hep aynı: Hastalıklar. Herkes kendi hikayesini anlatıp, neler yaptığını paylaşıyor çaresizce. Hani bir umut… Birisi çıkıp da “Bilmemne diye bi ilaç çıkmış, her tür burun akıntısını, kulak ağrısını, inatçı öksürüğü anında iyi ediyomuş. Yalnız ufak bir sorun var, ilaç Kaf Dağı’nın ardındaki bir ejderhanın ağzındaymış” dese eminim annelerin %99,9’u Zeyna’ya bin basacak şekilde silahları kuşanıp anında yollara düşer. (O sırada kocalarımız arkamızdan büyük ihtimalle “Yaaa kızım deli misin, olur mu öyle şey, iyice kafayı yedin artık sen” derken kucağındaki gazetenin sayfalarını çeviriyor olacaktır 🙂 )
Kuzenim, (kendisi doktordur), geçen yıl benim acil servis-doktorumuzun muayenehanesi-ev arasında mekik dokuyuşuma, Rüzgar’ın türlü virütik ve bakteriyel enfeksiyonları sıradan geçirdiğine, ilaç çantasının da günden güne genişlediğine şahit olduğunda, “İlaç sanayii, silah sanayiinin yavaş öldürenidir” demişti. İşin ilginç yanı, babam da (o da, yıllarca ilaç sektörüne hizmet vermiş, bir çok devrim sayılabilecek ilacı Türkiye’ye getirmiş bir farmakologdur) kuzenimin düşüncesini paylaşmıştı. Zaten biz ne zaman babama “Babaaa, boğazım çok fenaaa” diye koşsak, “Ihlamur için, dinlenin, geçer” derdi. “Ama vitamin?” diye soracak olursak “Portakal ye!” derdi. Sonunda ondan ilaç önerisi istemekten vazgeçtik.
Ben de bu sene devrim niteliğinde bir karar vererek, biraz sezgilerimi, biraz da düşüncelerine saygı duyduğum kişilerin deneyimlerini sentezledim ve mümkün olduğunca oğlumu ilaçlardan uzak tutmaya karar verdim. Neyse ki doktorumuz da pek ilaç meraklısı değildir. Zaten her hapşırıkta antibiyotiği dayayan tiplere oldum olası hayret etmişimdir. Yalnız yanlış anlaşılmasın, doktora gitmeyelim, mormonlar gibi çocuklarımızı kaderlerine bırakalım falan demiyorum. Örneğin Rüzgar’ın bazen bronşiolit sonrasında gelişen, geceleri nefesinin tıkanmasına sebep olan, vücudundaki oksijen seviyesini düşüren çok tehlikeli bir durumu oluyor. O zaman, çok soğukkanlı ve rahat bir insan olan doktorumuz bile, “Hiç vakit kaybetmeden acile koşun” diyor. Bunun bir adım ötesi zatürre zaten allah saklasın. Benim sözünü ettiğim, soğuk algınlıkları, hafif ateşler, öksürük-tıksırmalarda hemen ilaca sarılma halimiz. Örneğin biz, doktorumuzun da önerisiyle, eğer Rüzgar’ın genel hali iyiyse, aşırı halsizliği, keyifsizliği yoksa ateşini düşürmek için uğraşmıyoruz. Zaten prematüre olduğu için, vücudu mümkün olduğunca hastalıklarla başetmeye alışsın istiyoruz. Ateş de bir savunma mekanizması biliyorsunuz. Rüzgar’ın ateşi çıktığı zaman, bol bol su içirir, hafif giydirir ve kendi haline bırakırım. Genelde de ertesi güne düşmüş olur. Öksürük konusunda ise, alerjik kaynaklı öksürüğünde ne yazık ki ilacı bırakamıyoruz çünkü aylarca devam ediyor bu pis öksürük. Fakat hastalıklardan kaynaklanan öksürüğü kesmiyoruz, çünkü biliyorum, öksürmemiz gerektiği için öksürürüz.
Yakın zamanda, arkadaşlarımdan birisi geldi Avusturalya’dan. Onun da biri altı aylık, diğeri dört yaşında iki çocuğu var. “Size hayret ediyorum, ne kadar çok ilaç kullanıyorsunuz. Kızım çocuk bunlar, illa ki bir şeyler çıkacak. Bizim orada öyle elini kolunu sallayarak doktora, hastaneye gidemezsin, istesen bile” dedi. İsviçre’de yaşayan kuzenimin de üç yaşındaki oğluna bir kez bile bir şey kullandığını görmedim. Farkettim ki bir çok ilaç hastalığı tedavi etmiyor, hastalığın etkilerini yok ediyor sadece. Büyükanne yöntemleri en güzeli, “Dinlendir, hafif yedir, üşüyorsa sıkı, terliyorsa hafif giydir, limonlu ıhlamur içir, yatmadan önce göğüse Pulmex sür, üşütmeyeceğine inanıyorsan buharlı banyo yaptır, buruna bol bol okyanus suyu daya ve çocuğunun bedeninin sana söylediklerine kulak ver” Biz şimdilik bu devrimle, hiç ilaç kullanmadan hastalığı üç günde hafifletmiş gibi görünüyoruz (Maşallah) Darısı herkesin başına.
Aman sakın yukarıda yazdıklarımı referans olarak almayın. Ben sonuçta sadece kendi görüşlerimi aktardım. Her ne kadar çoğunuzun ambalajlarından şıp diye tanıyacaklarına emin olsam da, ilaçların isimlerini sildim, ne olur ne olmaz… Bunları asla profesyonel tavsiye yerine koymayın.
Yazdıklarına kesinlikle katılıyorum ve Doruk için uygulamak istediğimde bu yöntem. Henüz hiçbir ciddi hastalığımız olmadı ve ilaç kullanmadık. Birkez nezle olduk onuda buhar banyosu ve okyanus suyuyla atlattık. İlaç yerine hafif keyifsizliklerde ıhlamurlar, rezeneler, pekmezler, limonlar, portakallar… al sana ilaç listesi…. allah bize ilaç kullanacak ciddi hastalıklar göstermesin… yoksa hasta olmadan nasıl mikroplarla savaşmayı öğrenecek bu kuzular….