Blogcu Anne demiş ki:
2010 Haziran ayında harekete geçen Emzirme Reformu, onu takip eden 1-7 Ekim Emzirme Haftası’nda ciddi bir ivme kazandı. İlk ortaya çıktığı andan bu yana, 16 aydır düzenlediği etkinlikleriyle, yetiştirdiği gönüllü emzirme rehberleriyle, internet üzerinden yaptığı bilgi ve tecrübe paylaşımlarıyla anne sütü ve emzirme denilince akla gelen ilk oluşum olmayı başardı.
Emzirme Reformu gönüllüleri olarak bu süreçte gördük ki emzirme konusu annelerin toplumsal hayatta yaşadıkları sorunların sadece bir kısmını oluşturuyor. Gördük ki, anne emzir(e)mese bile iş yerinde sıkıntılar yaşıyor, emzirme dönemi bittikten sonra da psikolojik olarak baskı görüyor. Çocuğunun yaşı büyüdükçe de yaşadığı sıkıntılar azalmıyor; nitekim birçok çalışan anne hasta olan çocuğuna bakmak için işe gelemediği zamanlar sorun yaşıyor.
Fark ettik ki çocuk sahibi olan kadınlar çoğu zaman annelikleriyle kariyerleri arasında bir tercih yapmak zorunda bırakılıyor, birinden birini –ve çoğunlukla da kariyerlerini- ötelemek zorunda kalabiliyorlar.
Anne çalışsa da, çalışmasa da toplum içinde yaşadığı sorunlar var. En başta doğum konusu… Özel hastanelerdeki sezaryen oranlarının yüzde 80’i bulduğu günümüz Türkiye’sinde birçok kadın doğumla ilgili tercihlerini istediği yönde kullanamıyor. Doğuma hazırlık konusunda yeterince bilgilendirilmiyor; doğum sonrası döneme ise hazırlıksız giriyor.
Doğumdan sonra çalışma hayatına eski düzeninde dönmektense bebeğinden ayrılmadan para kazanmayı hedefleyen, girişimciliği yeğleyen kadınlar aradıkları desteği yeterince bulamıyorlar.
Emzirme Reformu’nu ortaya çıkardığımız günden bu yana edindiğimiz bilgi ve tecrübeler ışığında, sağlıklı nesiller yetiştirmenin yolunun mutlu annelerden geçtiğini, bunun için de “Anne Dostu bir Toplum”a erişmemiz gerektiğini fark ettik.
Geçtiğimiz sene boyunca emzirme ve anne sütünün önemi hakkında Türkiye’deki farkındalık seviyesine ciddi katkılarda bulunan Emzirme Reformu gönüllüleri olarak bu seneki Emzirme Haftası’nda bir adım daha ileri gidiyor, ve hareketimizi bir “Anne Dostu Toplum Platformu”na dönüştürmeyi hedefliyoruz.
Bu işe ilk olarak bir Anne Dostu Toplum Manifestosu yazarak başlamak istiyoruz. Bunun için de, yine Emzirme Reformu’nun oluşumunda yaptığımız gibi, öncelikle blog dünyasından destek almak istiyoruz.
Bu manifestonun yazılımına katkıda bulunmak isteyen herkesten ricamız, aşağıdaki soruları yanıtlamaları. Blogunuz varsa, yanıtların linkini bu yazının altına bırakabilir, ya da AnneDostuToplumPlatformu@gmail.com adresine gönderebilirsiniz. Blogunuz yoksa da bu soruları yorum kısmında yanıtlayarak konuya katkıda bulunabilirsiniz. Lütfen blogu olan olmayan herkes üstüne alınsın, ve blogu olmayanlar da yorum kısmında soruları yanıtlasın.
Bu yazı üzerine, ben üzerime alınıyor ve aşağıda hemen cevaplarımı iletiyorum. Emzirme Reformu hareketini can-ı gönülden desteklemiştim. Bu yıl alınan, anne/ebeveyn sorunlarını daha geniş bir platforma yayma kararını da çok doğru buluyorum. Emeği geçen, geçecek olan herkesi tebrik ederim şimdiden.
“Anne Dostu Toplum”dan ne anlıyorsunuz? Birkaç cümle ile tanımlar mısınız? Anne dostu toplum, annelerin çocuklarıyla bir sistem içinde sağlıklı bir şekilde varolmaları için gerekli olan doğal çevrenin “kendiliğinden” oluştuğu bir toplumdur. Zorlamalarla, ittirmelerle, kurallarla, dayatmalarla değil, toplumun kültürünün, bakış açısının bir uzantısı olarak gelişir. Ne yazık ki sonradan olması pek mümkün değildir.
Türk toplumunun “Anne Dostu” bir toplum olduğunu düşünüyor musunuz? Türk toplumumun, “bebek mıncıklayıcı” ve “annenin moralini bozucu” bir toplum olduğunu düşünüyorum. Bebeğinizi bir komşu teyzeye, yakınınıza emanet etmek istediğinizde mutlulukla yardımcı olmak isteyecektir. Bir de tavsiye, yorum vs… almayı deneyin: Dibe vurmanız an meselesidir. Burada örneği var, buyurun okuyun.
Toplumsal hayatta annelerin karşılaştığı en büyük üç zorluk sizce nedir? İlki, çalışma hayatına devam etmek isteyen annenin, yasal ve kişisel anlamda karşı karşıya kaldığı çetin savaş. İkincisi kendi tarzınızla çocuk yetiştirmeye uğraşırken, çevreden (çoğunlukla da en yakınlarınızdan) gördüğünüz yoğun eleştirilere göğüs germek, üçüncüsü de, belki çok komik gelecek ama kaldırımlar. İzmir’de, pusetle bir yerden bir yere gitmeyi deneyin, ne demek istediğimi anlayacaksınız.
“Anne Dostu İş Yeri” deyince aklınıza gelen ilk üç kriteri paylaşır mısınız? 1- Çocuğu hasta olduğunda, annenin onu evde bırakıp işe gelmesinden kaynaklanan motivasyon düşüklüğünü yermek yerine, kadıncağızın iki büklüm olup izin istemesine gerek kalmadan, yöneticinin “hadi sen git kuzunun yanına, aklın başında değil zaten” diyebilmesi. İşverenin, bu özveride iki defa bulunmasıyla, kişinin bir sorumsuzluk abidesine dönüşmeyeceğini bilecek kadar karakter analizi yapabilmesi. 2- Anneliğin her aşaması için gerekli olanakları bünyesinde barındırması (Süt sağma odaları, kreş vb…) 3- Anne olmanın, bir işveren bakışıyla handikap değil insanlığın doğal bir süreci olarak görülmesi.
Çalışan annelerin yaşadığı en önemli üç sorun size göre nedir? 1) Yorgunluk yorgunluk yorgunluk 2) Her izin istemek zorunda kalışta açıkça söylenmese de “bak işte, çoluklu-çocuklu eleman alırsan böyle olur” bakışıyla karşılaşmak 3) Evde duygu sömürüsü, işte işveren/müşteri sömürüsü ateşi altında sağlam durmaya çalışmak.
Elinize bir sihirli değnek verilse, iş ya da günlük hayatınızda yaşadığınız hangi sorunu/engeli değiştirmek isterdiniz? En büyük sorun: Ekonomi. Şöyle, içinden sürekli para çıkan büyülü bir çekmece fena olmazdı 🙂 Böylece oğlum okuldayken uzun zamandır üzerinde çalışmayı hayal ettiğim taslağı huzur ve konfor içinde senaryoya dönüştürebilir, sonra mis gibi kek kokusuyla sarmalanan evimde oğlumu bizzat karşılayabilirdim.
Boşuna söylemiyorum: Acemisiyim ben bu hayatın.
Ben de seni sobelemistim ama haber vermemiştim sen de bu yazıyı yazmissin harika olmuş 🙂 eline saglık
Aaa, teşekkür ederim 🙂
link attığın yazını okudum da, seninki gene niye zayıf bu çocuk demiş, ben çevremdeki teyzelere göre manyak ve utanmaz bi anneyim, haline şükret:)
A a! Nedenmiş o?
Şimdi anladım ve hayretten donakaldım 😮
http://annebuyurken.blogspot.com/2011/10/aile-dostu-toplumu-destekliyorum.html
türk teyzesi deyip geçiyorum görkemcim:)
Roketatar diyorum ben 🙂
Görkemcim, Türk toplumunu , işverinimi geçtim. Benim en başta eşimin bana destek olması gerekirken maalesef köstek olmayı tercih ediyor.
Ah be Nilhan’cım, diğer türlüsü çok nadir bulunuyor zaten. Bir de destek oluyorum sanıp köstek olanlar var. Ona da ben sahibim 🙂
Çok teşekkürler Görkem.
Ben teşekkür ederim, gündelik yaşamın yoğunluğuna rağmen elini taşın altına sokmaktan kaçınmadığın için.