Rüzgar’la dolmuştayız. Şoförün belli ki acelesi var. Bastıkça basıyor gaza. Yolcular, ezik çoğunluk şeklinde, sessiz… Rüzgar dışında tabii…
Rüzgar: Anne, burası otoban mı?
Görkem: Hayır oğlum, neden sordun?
Rüzgar: Hmm, otoban değilse polis bizi birazdan yakalar.
Dolmuştakiler gülmekten yıkılır. Şoför dışında tabii 🙂
§§§
Akşam vakti, anneannenin evinde yemek hazırlığı var. TV açık, bir yandan da sofra kuruluyor. Rüzgar da bir köşede oyuncaklarıyla meşgul (Daha doğrusu biz öyle sanıyoruz) Kabak başında patladı anonsuyla verilen haberi duymamızla, annemle kahkahadan kırılıyoruz. Rüzgar şöyle bir bize bakıyor, sonra başını televizyona çeviriyor. Ardından dönüp yine bize bakıyor… Gayet kınayıcı bir tonda:
Rüzgar: İyi de, bunda gülecek ne var?
Annemle donakalıyor, kem-küm ediyoruz.
Rüzgar: Adamın kolu kırılmış, siz gülüyosunuz.
Sessizlik 🙂
§§§
Rüzgar’ın alerjik astımı tutmuştur. Görkem, mevsim geçişlerinde sık sık gelen, genelde de kusmayla sonuçlanan öksürük krizlerini daha da travmatik hale getirmemek için, olayı büyük soğukkanlılıkla karşılamakta, Rüzgar da buna ayak uydurmaktadır.
Rüzgar: Öğk, böğk!
Görkem: (Bembeyaz halısında oluşan yeşilimsi kahverengi gölcüğe bakarak) Aaa, canım, kustun mu?
Rüzgar: (Dudağını büker, üzgün) Evet anne. Halı pis oldu.
Görkem: Boşver halıyı, sileriz. Çok iyi oldu bence, rahatladın kusunca… Di mi?
Rüzgar: Eveet anneee. Kusmuğuma teşekkür ederimm.
§§§
Rüzgar: Anne, senin işinin markası ne?
Görkem: Ne iş yaptığımı mı soruyorsun?
Rüzgar: Hayır, babanın markası eç-eys-mii-sii ya? (Hsbc 🙂 ) Seninki ne?
Söylüyorum çalıştığım ajansın adını.
Rüzgar: Ama anne, öyle iş markası olmaz. Sakız adı olur öyle.
Görkem: İyi oğlum, iletiriz üst makama.
§§§
Yine bir sabah telaşı. Bir yandan paltomu giymeye, bir yandan Rüzgar’ın okul dosyasını toparlamaya çalışıyorum. Fena halde geç kalmış durumdayız. Rüzgar kapının eşiğinde durmuş, öyle bakıyor. Hem hareketime engel oluyor, hem de öylece durup hiç bir şey yapmadığı için sinirlerimi bozuyor.
Görkem: Hadi oğlum, hadi yavrum, biraz yardımcı ol ama…. Sen çık koridora. Oğluuuuum ne duruyorsun öyle? (Cinnete adım adım) Rüzgaaarr, hadiiiiiiii, geç kaldıııkk!
Rüzgar: (Gayet sakin) Annecim… (Ayaklarına bakar) Ayakkabım yok…
Görkem: (Sarılıp öpüyorum) Ah tatlım benim, affedersin. Söyleseydin ya baştan.
Rüzgar: Söyleyecektim. Kaşlarının düzelmesini bekledim.
Kaşlar çatıkmış demek, farkında bile değildim…
§§§
Rüzgar, 18 aylıkken geçirdiği ağır bir enfeksiyon sonrasında süt ve yoğurttan tiksinmiştir. O günden beri ikisini de ağzına koymamıştır, hatta karşısında başkasının yemesinden/içmesinden bile rahatsız olmaktadır.
Arkadaşlarının evindeyken, Pınar‘ın bebeğini emzirdiğini görür. Uzuuun uzun bakar, inceler. Pınar görmezlikten gelir ve merakını tatmin etmesine izin verir. Dönüşte Rüzgar aniden konuya dalar.
Rüzgar: Anne, bebekken ben de senin memeni emiyodum.
Görkem: Tabii Rüzgar’cım.
Rüzgar: Ama senin memenden süt akmıyodu… Su akıyodu. Bazen de meyve suyu…
Adam, şu anda reddetmekle kalmıyor, geçmişi de silmeye kararlı 🙂
§§§
Rüzgar, Turkcell’in yeni reklam filmini izler. Neler hissettiğini tam olarak adlandıramasa da duygulanır… Alt dudak bükülür…
Rüzgar: Annööövvv, ben babamı özlediiim. Babam nerde benim? Ühühühüh!
Görkem: Mutfakta oğlum.
Rüzgar: (Birden, az önceki halinden sıyrılır) Haaa. İyi!
§§§
Rüzgar: Çiş alarmııı!
Görkem: Hadi, koş tuvalete.
Rüzgar: Anne, istersen bu gün bi değişiklik yapalım.
Görkem: N’apalım oğlum?
Rüzgar: Saksıya işeyeyim..
Anneannenin, tuvalet eğitimini sıkıcılıktan çıkartmak konusunda bulduğu muhteşem (?!) çözümle, çocuğu dağa, bayıra, çayıra, çimene işemeye alıştırmasının sonucu.
Çok tatlı maşallah, özellikle de babamı özledime bayıldım. Bizim henüz kurabildiğimiz en uzun cümle “anne pijamalarını giy dedi”, inşallah biz de göreceğiz o günleri. 🙂
Daha ne desin annesi? Rüzgar onun kadarken ağzını bıçak açmıyordu henüz 🙂
“Haftasonuna Rüzgar’ın komik laflarıyla adım atmak ne keyifli” diyecektim ki……. Hatırladım ben yarın da çalışıyorum.. Olsun… Komik adamı öpüyorum:)
Yarın çabucak geçsin, bitsin 🙂
Biz de öpüyoruz!
Ahahha! alem Rüzgar’ım.. hangi birine ne diyeyim ki:) Saksıya da işeyebilir, bence mahzuru yok, babası evde olunca bir anda düzelebilir de, kusmuğuna da teşekkür edeb ilir.. ayrıca Görkem hanımcığım düzeltiniz kaşlarınızı lütfen:)
Bu aralar ifadelere takık vaziyette. Mesela ben kitap okuyorum diyelim, geliyor dibime, suratıma bakıyor bakıyor sonra diyor ki “Anne, sen şimdi mukku musun?” “Evet oğlum, mutluyum” diyorum. “Ama şu kaşın biraz yukarda gibi, ağzın da bilmemne olmuş” diyor. Bende mi bi yamukluk var anlamadım yani 🙂
e ajansin adini merak ettik amaaa xxx
Kocamı ifşa ettim, kendimi etmedim 😉
Harika. Laf ebesi maşallah. Çok güldüm çok.
Ahahah! Annem çok kullanırdı bu sözü eskiden: Laf ebesi! Cuk oturuyor valla 🙂
Rüzgar bey,
Karizmatik olduğunuz kadar,zekisiniz de…
Allah, zekasını faydalı şeylerde kullandığı günleri göstersin bize inşallah 🙂
aminnn aminnnnnn 🙂
Hay yaşa Rüzgar. Akşam akşam güldürdün beni 🙂
😀
yarıldım sabah sabah çok iyi geldi…hayranım size…
Kahkahalar şifa olsun arkadaşım benim.
Rüzgar’ı yemek istiyoruuum,en azından mıcıklamak,sıkıştırırvermek falan işte.Bayıldım her söylediğine:))Maşallah oğlunuza..Aklıyla büyüsün!
Hepsi serbest… Ama izin vermez ki eşek kafalı 🙂