Anneyim…
Çoğu anne gibi, her gün ve her gece çocuğumu düşünmekle meşgulüm. Yaşama nedenim, beni bir yandan tüketirken bir yandan da hayata bağlayan tutkum benim oğlum. Onunla ilgili sorularımın, endişelerimin asla sonu gelmiyor.
Acaba okul soğuk mudur?
Yanına bir kazak verse miydim?
Keşke dün akşam sesimi yükseltmeseydim, çok üzüldü mü acaba?
İşten yorgun argın geliyorum, ona istediğim gibi zaman ayıramıyorum.
Arkadaşlarını seviyor mu?
Arkadaşları onu seviyor mu?
Mutlu mu?
Yeterince uyuyor mu?
Yeterince yiyor mu?
Hafta sonu bir etkinliğe götürsem mi, yoksa tatil mi yapsa evde rahat rahat…
Benim yüzümden erkenden okula başladı, bıkar mı acaba?
Bu “pis” lafını da nereden öğrenmiş, unutturmak lazım acilen.
Herkese durmadan bir şeyler aldırıyor, şımardı mı biraz sanki?
İngilizceyi ihmal ettik bu ara, kitapları yeniden ele almalı.
Ah n’olur bir kaç yüz gram daha alsa da %50’lik persantile girse…
Söylüyorum ya, hiç durmuyor düşünceler.
Bazı anlar dışında.
Bir yazı okuyorum…
bir haber duyuyorum…
bir fotoğraf görüyorum.
O zaman kafam uğuldamaya başlıyor,
boğazım tıkanıyor,
sanki zaman duruyor,
Tam bi ton laf yazacaktim baktım resim koymussun durdum.entel annem benim 🙂
Resmen durduruyor insanı değil mi?
İlla aglatacaksin sen de gorkemcim :)))
Ağlama Tüten’cim, sütün kaçmasın 🙂
Anne olmak böyle bir şey işte..
Duygular, mutluluklar, mutsuzluklar, hassasiyet, hepsi katlanıyor dörde, beşe!
offf :((
Of ki ne of 😦
ben kızım göbekli , bize benzemesin diye spora göndersem mi derdindeyim, oysa başka anneler çocuğunun kursağına kuru ekmek girse şükür halinde 😦
ey rabbim adaletini esirgeme yalvarırırm sana.
Amin Nilhan’cım.
Küçük yorgun bedenler… Çok üzücü.
Bir de yuvadakiler var değil mi. Ne bileyim 3 aylık bir bebek gece acıktığı ya da bir sıcaklık için uyanıp ağladığında neler oluyor . Ağlıyor ağlıyor ağlıyor ve susuyor mu?? Ben de bunu düşündükçe çok fena kalbim ağrıyor.
Ah Ayça, ben de çoğunlukla Rüzgar hastayken düşünürüm bunu. Hani hastayken mızmız olurlar, kucak isterler, nazlanırlar ya… O zaman o çocuklara nasıl davranırlar, göğüslerine yaslayıp saçlarını okşayan biri olur mu? Yoksa nazlanmayı bilmez mi o garipler?
Biz,karınları tok sırtları pek yavrularımız için bu yukarda saydığın gereksiz onlarca kuruntu ile hayatı kendimize dar edelim,dışarıda küçücük bedenlerine tonlarca ağırlığında sorumluluklar yüklenmiş çocukları kim düşünüp dertlenecek 😦
Offff
Geçenlerde Rüzgar okul kapısında benden çok zor ayrıldığı için kahrolmuş vaziyette, ağlaya ağlaya işe gidiyordum. Tansaş’ın önünde, o soğukta, bir karton parçasının üzerine oturmuş annesinin kucağında uyuyan bir bebek gördüm. Aklımdan neler geçti bilsen…
Walla bende tam çektim önüme klavyeyi yazacaktım bir sürü tırı vırı derdi resmi gördüm boğazıma koca bi elma sıkışmış gibi oldu..Şükürler olsun halimize derdimizin öğrenemedikleri ikinci dilleri,gidemedikleri tiyatro olmasına..Ahh ahh
Güzel kızının doğum günü yazısını okurken benim de boğazıma sıkışmıştı bir koca elma, çok duygulanmıştım, hatta yazamadım bir şey… Bu fotoğrafta da başka nedenlerden oldu aynı şey. Keşke hep mutluluktan, tatlı hüzünlerden boğazımız düğümlense… Evet, öğrenmeyiversinler İngilizceyi, etkinliklerden geri kalsalar, hatta arada yesek de birbirimizi, ne çıkar…
off daha neler yazardı insan ama o resmi görmese
ben de şu kış günlerinde kızımla arabada giderken yağmurdan annesinin ya da babasının kucağında başına mont geçirilmiş ıslanan çocuklara çok üzülürüm
Aslında hepimiz ufak ufak bir şeyler yapsak. Ama doğru yerlere gitse yaptıklarımız. Bir çocuk mutlu olsa, o da bir şeydir.
Okurken binlerce şey geçti kafamdan hepimiz böyleyiz aslında diye başlayan bir dolu cümle.Ne zaman ki resmi gördüm nefesim kesildi bir anda ve utandım yine kendimden 😦
Şu an gök gürlüyor dışarısı hem soğuk hem bol yağmurlu evimiz kaloriferli. Petkimdeyiz yakıt değil fabrikalarda bulunan sıcak su pompalanıyor kaloriferlere yani el değmeyecek kadar sıcak haliyle evin içi hamam gibi kızlar şu an yataklarında odaları sıcak hatta üzerlerinde kısa kollu var ve ben az önce öff bunaldım dedim bundan da utanıyorum :((
Şu an kim bilir kaç çocuk soğuk bir odada soğuk bir evde ya da ıslak bir bankta yatmak zorunda 😦
Bazen gerçekten gözümüze sokmak gerekiyor hayatın gerçeklerini..Çok şükür halimize ve bunu söylerken de çok üzgünüm keşke elimden fazlası gelebilse:(
Şükür, binlerce defa. Elimizden fazlası gelebilse demişsin ya, Rüzgar’ın oyuncağı var bir sürü, onları nasıl değerlendirebilirim diye düşünüyorum şimdi.
Durdu valla.. herşey durdu.. herşey dondu! tek içimde bir sıcaklık var, gözlerime doldu.. Neden diyesi geliyor insanın, neden hayat bazılarına daha zor?
Tek umudum DeliAnnem, böyle zorluklarla büyüyen çocukların öfkelerini olumlu şekilde büyütüp başarılı olmaları. Var ya öyle örnekler. Az ama var…
Resim çok yaralayıcı, unutmaya, dikkat etmemeye çalıştığımız hayatın gerçeklerini, kaderin acımasızlığını yüzümüze çrpıyor. Daha da vurucu olan kısmı, arkada oturan insanların hiçbir şey yokmuş gibi davranmaya devam etmeleri. Bilemiyorum, bana öyle geliyor ki, ben olsaydım en azından orada o kadar mutlu, gülerek oturmaya devam edemezdim, kalkıp eline yanımda ne kadar varsa verirdim gibi geliyor. Resmi görünce hem utandım, ehm de çok üzüldüm, belki de ondan…
Kişisel olarak bu durum için gerçekleştirdiğim bir eylem yok maalesef. Zaten bildiğim yardım derneklerinin çoğu ülkemizin doğusunda okyamayan, çalışan çocukalra yönelik. Ama İstanbul’da da aynı durumda olan o kadar çocuk var ki. Gerçekten çok cahilim bu konuda, elimden gelen tek şey Ömer’in küçülen kıyafetlerini, oyuncaklarını derneklere vermek ve arada karşılaştığım ufak yaşta çalışmak zorunda kalan çocukların eline para sıkıştırmak.
çok arabesk oldu yazı, kusura bakmayın.
Maalesef kulağa arabesk gibi gelse de, gerçekler bunlar. Çoğumuzun yaptıkları da, sizin de anlattığınızdan ibaret. Kadınlara ben de takıldım fakat bir yandan da düşündüm, ne yapabilirler ki? Belki yüzleri bulutlanmıştır bir an için ama sonra hayat akmıştır bildiği gibi yine. Yanlarındaki güzel köpek, o boncuk gözlü çocuğun haftalığının karşılığı değerinde mama yemiştir bir günde, Biz saçlarımızı boyatıp yüzlerce lira bayılmışızdır kuaförde, çocuğumuza evde başkası olduğu halde ikinci yarış pistini almışızdır. Deli Anne yazmış ya “neden diyesi geliyor insanın” Gerçekten öyle.
dondum kaldım… durdum kaldım… evet işte hayat böyle zamanlarda boş geliyor insana bir anda ve sonra hepimiz unutup dalıyoruz kendi hayatlarımıza, kendimize göre hayatımızın zorluklarıyla uğraşmaya. ama hep kafamızın bir köşesinde neden ? sorusu ile.seninde dediğin gibi umalım da öfkelerini olumlu yönde büyütüp başarılar elde edebilsin çoğu.
İnşallah Senem’cim.