Son yıllarda, çoğu zaman, göğsümü sıkıştıran kesik bir nefes gibi hayat… Kadir Kaymakçı, yeni yıldan dileklerini o kadar güzel anlatmış ki, üzerine yazacak bir şey bulamadım.
(…) Bir başıma odada öylece kalakalmışken, 2014’ün nasıl bir yıl olmasını istediğimi düşündüm. Bu yılın, daha önce hiç farketmediğim ‘Ayağa ilk kez giyilen yeni çoraplar gibi temiz ve huzurlu’ hissettirmesini istiyorum. Evet evet bir çift yeni çorap gibi yumuşacık bir yıl olsun 2014. Büyük şeyler değil beklediğim; Para, sağlık, aşk, mutluluk falan olsun, ben olmasın demiyorum zaten. Ama en çok da Gökova Körfezi’nde sahilde otururken yüzüme vuran güneş gibi sıcak bir yıl olsun. Azmak’da ayaklarımı donduran su gibi bir yıl olsun bu yıl. Yaz gelsin, bol bol yaz olsun bu yıl, yağmur yağarsa da güneşle yağsın.
Kleist’ın dediği gibi kaderimi yönlendirmek değil yapmaya çalıştığım. Uzun süreli, her ayrıntısı düşünülmüş bir hayat da değil istediğim. Hayatımda belki de ilk kez bir yılımın istediğim gibi geçmesini diliyorum. Nasıl başlayıp nasıl bittiğini hatırlamadığım onca yıldan sonra, her getirdiğine ‘eyvallah’ dediğim hayat, bu yıl bana torpil yapsın, 2014 yere düşen bir un tanesinin sessizliği gibi bir yıl olsun. Sarı yıldızlara benzeyen zerrin çiçeklerini ilk gördüğüm an gibi huzurlu olsun, yüzümde bir gülümsemeyle geçsin gitsin bu yıl. Satürn, güneşimin önünde durmasın, Merkür uçsuz bucaksız buldu diye gökyüzünü, gerileyebileceği kadar gerilemesin. Artvin’de Macahel’de bir Temmuz gecesi parlayan yıldızlar gibi parlasın bu yıl.
Biliyorum, hiç de böyle bir yıl olmayacak. Daha ilk günden canıma okuyacak. Ne güneşi hissedebileceğim yüzümde, ne ayaklarımda Azmak’ın suları olacak. Ben ne istersem isteyeyim, hayat önüme başka şeyler koyacak; “Yersen” diyecek. Yukarıda da söyledim, kaderimin üzerine çıkmak peşinde değilim. Her şeye ama her şeye rağmen, uzun bir kahvaltı gibi ağız dolusu mutluluk olsun bu yıl. Günün en alakasız saatinde, olanca bozukluğuyla sesimin, tanıdık bir şarkıya eşlik ettiğim anlar gibi bir yıl olsun… Sol kolumdaki kırık kadar acıtsın en fazla… (…)
Yazıyı okuduğumda düşündüm: En son ne zaman yüksek sesle şarkı söyledim ben? Ne zaman, şöyle şaşaalı bir kahkaha attım? Hatırlayamadım… Yıllar üzerimizden geçerken “yıkılmadım-ayaktayım” diyoruz, bu arada farkında olmadan bazı şeyleri birer birer kaybediyoruz sanırım. İçimizden kırılıp dökülüyor bir şeyler. Yerine yenisi konmuyor.
Bu kadar hüzünlü bir yeni yıl yazısı paylaştığım için özür diliyorum sizlerden. Ne diyelim; En kötü günümüz böyle olsun… Acılarımız, izlerimiz silinsin gitsin, tüm kötümserleri utandırsın. Kaymakçı’nın da yazdığı gibi, yüzümüzde bir gülümsemeyle geçsin gitsin bu yıl…
2013’ün giderayak bizden aldıklarından, canım kuzenim ve Rüzgar…
Hiç bir yılımı ”çok iyi,çok kötü” diye ayırmam ben hayatın dikeni de var çiçeği de düşünerekten ama 2013 iyiydi sanki,genel olarak değil de yazı çok çok çok güzeldi (Gezi olayları dışında bir de ilk yurtdışı tatilimi yaptım ben,kendimi bildim bileli hayalimi kurduğum bir şeydi),gelecek sene için ÖSYM sağolsun şimdiden tahminlerim var ve iyi tahminler değiller 😀
Görkem ablacım kilometrelerce uzaktan tahmin ettiğim kadarıyla hayat çok yormuş seni,ama iyi insanlar da genellikle hayatın yorduğu insanlar oluyor…Umarım yeni yılda bu kadar yorulmazsın ^.^ Sana ve ailene mutlu,huzurlu ve sağlıklı yıllar diliyorum :3
Ahh Ablam Ahh
Çok güzel bir yazı, ellerinize sağlık..aslında hepimiz böyle yaşıyoruz:(( Yaşamak zor zanaat..
Offff, derin bir of çekmek istedim. Biraz isyan biraz da sitem etmek istedim hayata, yazını bitirince. Başınız sağolsun demekten başka bir şey gelmiyor elimizden. Ama ben de seninle , buralardan üzüldüm be Görkem…
Başın saolsun, artık bu son olsun:(
bugün bu yazı düşmeden mailboxıma sana bir mail yazmıştım… çok şey demek isterken, birşey diyemedim.. ama az önce ig deki fotoğraf yorumuna bakınca sana şunu haykırmak istedim; çaktır be Görkem, çaktır! akıtma hep içine…