Aile, Dunya, Egitim, EvHayati

Bir mutfak robotuna, anneliğim!

Shakespeare’in, III. Richard oyununda, Kral III Richard, Richmond’la karşılaştığı savaş alanında,“Bir at! Bir ata, krallığım” diye haykırır.

Benim de her Anneler Günü arifesinde, böyle, “Bir düdüklü tencereye” veya “Bir mutfak robotuna anneliğim!” diye bağırmak geliyor içimden.

Özel günler, özel insanların hatırlarını sormak, onları anmak için değerli ve önemli, gerekliliğini tümden reddetmiyorum. Ama şu pek “büyük” markalar, kampanyalarıyla komik duruma düştüklerini nasıl hala fark edemiyorlar buna şaşıyorum. Hele o yağdırılan kısa mesajlar, artık iyiden iyiye taciz sınıfına giren telefon açıp kampanya kaydı dinletmeler… İnsan alacağı varsa da, vazgeçiyor sinirinden.

Çocuklara okulda yaptırılan etkinlikler de, beni pek duygulandırmıyor. Çocuğumu tanıdığım için, biliyorum ki o kartı veya çiçeği yaparken oğlum kesin sıkıntıdan şişmiş, “bitse de gitsek” havasına girmiştir. Zaten genelde yaptığı “şeyi” verirken suratından anlarım nasıl “sevgiyle” yapıldığını 😀

Etrafımda gözlemlediğim net bir şey var: Genelde genç anneler Anneler Günü’nü, çekirdek aile olarak geçirmeyi ve ince düşünülmüş hediyeler almayı tercih ediyor (Mesela özel bir masaj seansı veya sürpriz bir Pazar pikniği gibi). Yaşları ortanın üzerinde olanlar ise etraflarında mümkün olduğunca fazla insanla çevrelenmek, sevildiklerini hissetmek, aranmak, sorulmaktan ve çiçek almaktan hoşlanıyor. Sadece kendi çocukları değil yeğenleri, yakın arkadaşlarının çocukları da onu arasın istiyor.

Ben ne mi istiyorum: Aslında ne istemiyorum diye sormak lazım. Öncelikle etrafımda gözü yaşlı bırakılmış anne görmek istemiyorum. Başına gaz fişeği “isabet eden”, kör olan, sisteme isyan edip kapıyı vurup giden çocuklarının ardından gözyaşı döken, kitap sattığı için bebekleriyle hapise girmek zorunda kalan, kemik iliği, kordon kanı projeleri doğru düzgün işlemediği için soğuk beyaz bir hastane odasında umudu bekleyen, farklı gelişen çocuğunu devlet “yere göğe sığdıramadığı için” adam gibi bir kuruma emanet edemeyen, yüreğinde hep bir yumruyla yaşayan analar… Etraftakiler öküz gibi baktığı için bebeğini tuvalette emziren, küvöz bulunmadığından kendisi ayrı hastanede, bebeği ayrı hastanede yatan, hamile kaldığı için, çocuğu hastalandığı için iş hayatında mobbing uygulanan, çalışsa bir türlü çalışmasa bir türlü  anneler.

Ayrıca, sadece doğum yapabilme yetisi olduğu için “anne” sıfatı taşıyan anneler görmek istemiyorum etrafımda. O seminerden bu seminere boy gösteren, başucunda dizi dizi ebeveyn rehberleri olan ama çocuğunu bir kitap, bir manzara gibi seven anneler de… Annelere köstek olan, onları eleştirmekten haz alan, yargılayan, hüküm veren, infaz eden diğer anneleri de etrafımda istemiyorum.

Kendi kendine, kuvvetle ayakta duran, birbirinin kuyusunu kazmayan, hayatı zehir etmek için değil, daha yaşanabilir kılmak için çalışan kadınlardan oluşan bir toplum olalım istiyorum. Sevgiyi, doğru iletişimi tüm değerlerin önüne koyan, sevgisini göstermekten çekinmeyen, tüm dogmalardan, yöntemlerden bağımsız, içgüdülerle, sevgiyle büyütülen, kendini özgürce ifade eden, zorunluluklardan, olmazsa olmazlardan sıyrılmış, gelecek endişesinden, sınav stresinden kavrulmamış  çocuklar büyütelim, çocuklarımızı, yüreği yanan analar adına içimiz sızlamadan,  doyasıya sevelim istiyorum.

Çok mu yazdım? O zaman; ben 11 Mayıs sabahı, oğlumun sımsıcak sarılışıyla uyanmak, o ana şükretmek istiyorum. Ha, bir de, mümkünse en azından o gün, ev işleriyle uğraşmasam çok güzel olur 🙂

Fotoğraf, hamileliğimi öğrendiğim günden… Kayınvalideme ve anneme testi göstererek müjdeyi veriyorum. Kayınvalidem önce, yeni bir ruj aldığımı sanıyor, sonra olay anlaşılıyor. Bağırışlar, kucaklaşmalar, gözyaşları… Kocam da bu sahneleri kaydediyor.
announcement

Bir “durmadan ahkam kesen Rüzgar” anekdotu da ekleyeyim unutmadan:

– Anne bana kek yapar mısın?
– Yapamam
Sessizlik
– Neden?
– Canım istemiyor.
Yine sessizlik
– Dün oyuncaklarını toplamanı söylediğimde “Toplayamam, canım istemiyor” demiştin ya, şimdi de benim canım kek yapmak istemiyor.
– Bana ders olsun diye böyle söylediğini biliyorum (Çapkın bir gülümseme) Yapacaksın değil mi?

Anneliği, her anında coşkuyla, tutkuyla, hevesle yaşayan, arada isyan etse de, alevi çabucak sönüveren, bir gülücüğe, bir kucaklaşmaya tav olan hepimizin anneler günü kutlu olsun…

“Bir mutfak robotuna, anneliğim!” için 9 yorum

  1. Kutlanacak nice mutlu günlerimiz olsun Görkemcim. Allah hiçbir anneye evlat acısı, hiçbir evlada anne yokluğu tattırmasın.
    Tüm güzel dileklerine yürekten aminnn diyor seni ve Ruzgarcığımı sevgiyle kucakliyorum.

  2. Zaten ağlama modumdaydım..
    Görkem hanım cevremdeki en mükemmel annelerden birisiniz.. sizi okuyabildiğim için çok mutluyum.. Yazdıgınız her cümleye katılıyorum.. Bir sonraki anneler gününde umarım sorunların buyuk çogunluğu çözümlemiş olur..Elimizden umud etmekten başka şeylerde gelebilse.. Anneler gününüz kutlu olsun..sevgiler

  3. işte tam da bu saydıkların yüzünden anneler günü pek bi anlamsız geldi bana. evet benim annem yanımda, evet oğlum bana yuvada gerçekten severek bir şeyler yapmış çok şükür ama bunları yaşayamayan, evladı elinden alınmış yada annesini kaybetmiş insanların gözüne gözüne sokarak özel günleri kutlamak iyice saçma geliyor artık…ayrıca o gelen mesajlar indirimler vs. yerine o firmalar annesizleri sevindirse mesela daha cok musteri toplar bence…

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s