Dün akşam (maalesef) şahit olduğum bir olay, aklıma daha önceden gördüğüm, aşağıdaki videoyu getirdi.
http://adsoftheworld.com/media/ambient/mor_cati_purple_roof_domestic_violence_made_visible_on_the_streets
O kadar abartısız, o kadar gerçek ki… Hakikaten gizli kamera çekimi mi, yoksa mizansen mi bilmiyorum. Fakat çevremde gördüklerim, insanlardan duyduklarım, kesinlikle doğru bir saptama olduğunu gösteriyor. Stad konserlerinde kendini müziğin keyfine kaptıracağına sandalyeleri söküp havalara atan, sporun coşkusunu, sadece karşı takımın taraftarları ile yetinmeyip kendi takımını destekleyenleri de pataklayarak yaşayan, geceleri barlarda içip içip en ufak kıvılcımda kendini kaybeden insanları (erkekleri diyeceğim ama dilim varmıyor) görmekten bıkmadık mı?
Aslında bu blogda can sıkıcı şeylerden bahsetmeyi planlamasam da, dayanamıyorum. Eğer yazmazsam patlamaktan korkuyorum. Olay şu; Dün akşam, balkonda Rüzgar’la ceviz kırıp bir yandan da güzel güzel sohbet ederken, sokağın sonundan canhıraş bir çığlık yükseldi. Rüzgar ne olduğunu anlamadı önce, bu yüzden ben de duymazlıktan geldim fakat tüylerim diken diken oldu. Daha sonra bağırışlar arttı, anladığım kadarıyla öküzün teki karısını feci şekilde dövüyordu. Rüzgar “Anne bu ne sesi?” diye sordu. O yanımızdayken televizyonda yetişkin programları ve filmleri izletmediğimiz için, gerçek bir kavgayı da bu güne kadar (allahtan) görmediği için anlamlandıramadı. Nasıl açıklayacağımı bilemedim. Onu tamamen hayatın gerçeklerinden izole, devamlı kuşlardan, böceklerden bahsederek büyütmek istemediğim halde ne söyleyeceğimi, nasıl anlatacağımı bulamadım… Ve belki de en yanlış olanı yapıp “Aaa şimdi aklıma geldi, galiba stickerları yapıştırmayı unuttuk” diyerek odasına çıkardım. Kapıları pencereleri sıkı sıkı kapadım. Beş-on dakika sonra polis sireni duydum. Bilemiyorum sonra ne oldu… Hepimiz aslında böyle yapıyoruz, kulaklarımızı tıkayıp, çocuklarımızı bu dünyanın acımasızlıklarından uzak tutmaya çalışıyoruz. İster istemez aklıma takılıyor: Nereye kadar?
Evet zor bir durum ama insan anne olunca daha bir korumacı oluyor seni çok iyi anlıyorum. Rüzgar biraz daha büyüdüğü zaman bunu ona mantıklı bir dille anlatırken bir de şarkı desteği vermek istiyorum (yine 8D )
Candan Erçeyin – Ninni
Ah oda senin gibi
Bir anne kuytusunda
Uyumuştur mahmur temiz
Al sen de büyüyorsun
Gün be gün acele
Küçük bir kızı üzmeye
Söz ver bana bebeğim
Söz ver ak sütüm için
Korkmaksızın seveceksin
Neden hoyrat bu kader
Neden kırılır bu kalpler
Nasıl can yakar bu küçük eller…
sevgiler…
Bizden de sevgiler. hem de kocaman:)