Pratik Anne‘nin kocacığına methiyesini okuduğumdan beri benim de aklımdaydı kocamla ilgili bir yazı yazmak. Ona ilişkin ilk yazı tecrübem pek tatsız bir olay üzerine gerçekleşmişti. Olayı merak edenler Serzeniş isimli posttan öğrenebilirler.
Bu defa oturayım romantik bir şeyler yazayım diyordum ama yok, mümkün değil. Rüzgar’ın nev’i şahsına münhasır halleri nereden geliyor diyenler: İşte karşınızda Ümit!
§§
Ümit yıllık izinde. Ben işteyim. Hafta içleri Rüzgar’la sürekli annem ilgilendiğinden düşünüyorum ki, Rüzgar’ı okuldan babası alır, hem birlikte vakit geçirirler, hem de annem dinlenmiş olur. Şimdi, bu önerimi söylesem biliyorum “Ben sanki düşünmedim bunu, söyleyince hevesini kaçırıyosun insanın” diyecek. Sabrediyorum sabrediyorum, akşamüzerine doğru, ağzını aramak amacıyla telefon açıyorum:
Ben: Ümit, n’aber? Dışarıdasın galiba.
Ümit: Hıı… Araba kullanıyorum.
Ben: (Hah, ağzını aramak için fırsat işte) Aaa iyi, oğlanı almaya gidiyorsun demek.
Ümit: Yoo… Gürkanların fabrikaya gidiyorum.
Ben: Neden?
Ümit: Gürkan’ın köpeğinin doğumu başlamış, kaçırmamam lazım. Kapatıyorum byeeeee!
Ben: ?!?!?!
§§§
Annemden çıkmış, eve dönüyoruz. Ümit markete uğramak istiyor. Rüzgar da peşine takılıyor. Ben arabanın içinden onları izliyorum. Ümit markete girmek üzereyken yandaki fırında çalışan delikanlı bunları durduruyor, Rüzgar’ı seviyor. Benim saftirik kocam, çocuğa bir şeyler söyleyerek markete giriyor. Büyük ihtimalle adını bile bilmediği adama oğlumuzu emanet ediyor. Çocuk Rüzgar’ı kucağına alıyor, fırına giriyorlar, teneke kutuda satılan meyve sularını gösteriyor, Rüzgar bir tanesini işaret ediyor (bu arada, asla teneke kutudan meyve suyu içirmem, aslaa), açıyor, içiriyor, sonra da şap diye öpüyor. Ben donakalmış bir vaziyette bu dehşet verici olayı izliyorum. Elim ayağım bağlanmış gibi, öyle aval aval bakıyorum. Rüzgar’ın yanında konuşmamak için eve dönene kadar tırnaklarımı yiye yiye sabrediyorum ve evde patlıyorum:
Ben: Ümiiiit, sana inanmıyorum.
Ümit: N’oldu ya?
Ben: Nasıl çocuğu tanımadığın biriyle yalnız bırakırsın?
Ümit: Yaa her gün gittiğimiz fırın.
Ben: Ümiiiittt, beni çıldırtma, yarın öbür gün başka birisi çocuğa şeker verip seni öpeyim dese, o da bunun normal bir şey olduğunu düşünecek ve itaat edecek.
Ümit boş bakışlarla bir kaç saniyeliğine duruyor. Ben de öylece bekliyorum. Beş saniye… on saniye… on beş saniye… sonunda konuşuyor:
Ümit: Haaa, anladım. Haklısın.
Görkem: Sağol
Ve kocam, bu olaydan sadece bir kaç hafta sonra sokak kapısında Rüzgar’ı sucuyla yalnız bırakıyor ve yukarıya para almaya çıkıyor 🙂
§§
Ümit yine izinli. (Evet bu yıl izinleri bayağı birikmişti) Rüzgar’ı okuldan erken alacak. (Allah’tan köpek falan doğurmuyor o gün) Öğretmeni arayıp hangi saatte alınabileceğini öğreniyor ve Ümit’e söylüyorum. Kısa bir süre sonra Rüzgar’ın öğretmeni telefon ediyor.
Ben: Aslı Hanım, hayırdır inşallah!
Aslıhan: Merak etmeyin, önemli bir şey yok.
Ben: N’oldu, eşim aldı mı oğlanı?
Aslıhan: Aldı… aldı da… (Gülüyor) Pusetini karşı kaldırımın ortasında bırakmış.
Ben: Karşı kaldırım???
Aslıhan: Büyük ihtimal pusetle arabaya kadar gittiler, sonra Rüzgar’ı arabaya bindirdi, puseti de orda unuttu. Tesadüfen balkondan gördük biz de.
Ben: Ayy inanmıyorum.
Aslıhan: Neyse biz puseti aldık, okula getirdik, haberiniz olsun. (Benim duraksadığımı farkediyor) Merak etmeyin benim eşim de böyledir.
Ben: Çok teşekkürler, biraz içim rahatladı 🙂
§§
Pazar gecesi… Pınar arıyor.
Pınar: Hayatım, tatil akşamı rahatsız ediyorum ama…
Ben: Aaa, deli misin kızım? N’oldu?
Pınar: Galiba ayak bileğim kırıldı.
Ben: Amanın! Ne yapalım?
Pınar: Sütümü sağdım, Can’la Demir’i sana bırakıp kocamla hastaneye gidelim dedim ama Can biberonu çok zor tutuyor. Ancak Dan becerebiliyor. İşim uzarsa, seni telaşlandırmak istemiyorum.
Ben: Tamam, Dan çocuklarla evde kalsın, Ümit seni hastaneye götürsün.
Pınar: Süper, öyle yapalım.
Telefonu Ümit’e veriyorum, konuşuyorlar, aradan zaman geçiyor, Ümit hala yerinden kıpırdamamış vaziyette. Yanına gidiyorum ve soruyorum:
Ben: Ümiiit, hala burada mısın?
Ümit: Ya maçın bitmesine on beş dakika var. Bitsin, gidicem almaya.
Ben: Hayatım, kız bileğim kırılmış olabilir dedi.
Ümit: Sesi çok iyi geliyordu.
Ben: ?!?!?
Sonuç: Kocam haklıymış, Pınar’ın bileği sadece incinmiş şükür 🙂
Sevgili kocacığım, bana verdiğin güzellikler, yaşattığın mutlulukları da yazacağım elbet, günü gelince. Ama bunlar da, unutulmadan tarihe geçsin istedim.
Tamam oglun kesin kocana cekmis gorkemcim ama itiraf et bu adami bu haliyle seviyorsunnn
Bu arada benim kocamda aa ama heves birakmiyorsun ben zaten dusunmustum bunu der bir sonraki olayda sabrederim susarim bu seferde hatirlatsaydin der :)))
Seviyorum sizin aileyi daim olsun keyfiniz
Sağol Tüten’cim, sizin de!
Bu arada sen daha iyisin galiba maşallah, öyle bi tını aldım yazından 🙂
Yok canim ama surekli aglanirsam hepiniz benden nefret edersoniz diye susuyorum bir de cinler arada mola veriyor :)))
bugün şunu paylaştım facede ve twitterda;
az önce eve gelen koca kişisinin evlilik yıldönümümüz hakkında alengirli bir söz etmesini beklerken dudaklarından süzülen şu sözle 15. yılımızı kutladığımızın idrakine vardım;farkında mısın tuvalet tıkanmış????!!!!!
bilmem anlatabildim mi,yalnız değilsin yani görkem:)
Ahahaha! Bir anda aydınlanma yaşadım resmen 🙂
ha bu arada tüteenn görkemm facebook hesaplarınız var mı?????
Vaar vaar, olmaz mı? Gorkem Oktem Cetinalp adıyla bulabilirsin.
Ben face pek kullanmiyorum sizi ekliyim twitter kullaniyorsaniz orda bulusalim kizlar benim twittim tutenn
Cevap hakki dogmus yine Umit’e:))) Cok eglendim okurken, ozellikle de puset unutma olayina cok guldum ama sonra da benim basima gelse nasil davranacagimi bir dusundum. Yine gulerdim elbet ama o gulme kismina kadar da kimbilir neler gecerdi aklimdan:)) kolay gelsin arkadasim:)
Sağol Ece’cim. Bunların bir an önce senin de başına gelmesini diliyorum 🙂 Hadi çocuk yapın.
hahhaah, kararimi gozden gecirmeme sebep oluyorsunuz her seferinde. ben sanirim hala hazir degilim:))
hehe.. Ben ÜMit’in Rüzgar’ı okuldan almayı unutuğu ve senin oğğluummm diye seslenişi hatırlarım hala:)
Ahhaha! Annemi de üçüncü kalp krizine sürüklemişti aynı zamanda 🙂
Yani Görkem cim yazını kalbim sıkışarak okudum iyi ki paylaştın bunu…Ama tecrübe ile sabit yaşadıklarım sana yardımcı olur diye düşündüğüm için azıcık da ukalalık etmekten korkarak birşey fark ettirmeye çalışacağım…..
1- güvendeyiz…Bir sistem var ve işliyor bize düşen sadece aklımızı kullanmak ruhla yoğurup eyleme dökmek…
Ben mükemmelliyetçi kişiliğimden dolayı eyleme dökme kısmıı herşeyin mükemmel olmasını bekleyerek geciktirebiliyor, inandığım yaşayarak gördüğüm şeyleri hayata geçirmekte zorlanabiliyorum bazen…Allahtan bu yeteneklerime yansımıyor da yaşamayı becerebiliyorum….
Bilinçaltı dediğimiz kavram çocukken aldığımız kararlar nedeni ile şartlar ne olursa olsun kendini korur…Sana biraz acı gelebilecek , duyduğumda bana da acı gelen kabullenmekte zorlandığım bir cümleyi sana söylüyorum. Hazır mısın derin nefes al:
RÜZGAR SEN OLMASAN DA YAŞAYABİLİR….
Duymak acı ve benim vahşice görünümüme neden oluyor olabilir. Ama ben Elifi kendim sanmaktan geçen hafta vazgeçtim desem…
Çocukları için aşırı endişelenen anneler hayatta onların ilerlemesini geciktirirler..Çünkü insan yaradılışında oldukça donanımlı yaratılıyor.Yani Rüzgarı dünyaya salan onun için gerekli ortamı sağladı..Bu yüzden sizin oğlunuz…
2- Rüzgar ın doğumunda çok hassas zamanlardan geçtiniz, ve büyürken de…Çocuklarımız ile olan bölümde hayatlarını sürekli kontrol altında tutmak duygumuzun tavan yaptığı anlar ne çok….Ama düşünsene zeka geriliği olan bir çocuğu aferin ne adar güzel yapıyorsun yeterlisin dediğinde ne kadar motive edeceğini…
Biz ise ne yapıyoruz: KOCALARIMIZA GÜVENMİYORUZ…PEKİ FARKINDA MIYIZ BİR İNSANDAN NE BEKLERSEK ONA ODAKLANIYOR BEKLEDİĞİMİZ GİBİ KILIYORUZ ONLARI….
Lütfen kontrolü bırakıp arkamıza yaslanalım…Ben tüm sülaleyi kontrol ederken kızım bir tabureden düştü ve vajinası kesildi..Üstüne üstlük cinsel taciz iddiasıyla günlerce ifade verdim.Babası beni suçladı.Boşanma durumuna kadar geldik.Ama ben dersini aldım ve kulaklarımda çınlar o ses hale: KONTROL SENDE DEĞİL….
Yani sistemin kontrolü bizde değil,onun büyürken güvende olmasını kontrolü, sınırlar koymamızın kontrolü tabiki bizde…Ama karşımızdakini becerikli sevecen kötü iyi kılan da biziz.Bu duyguların kaynağı kendimizde çünkü tanıdığımız duyguya anlam verebilirz tanımadığımıza değil…
Ne zaman kocamın güzel huylarına odaklanmaya karar versem (ki bir gün sürebiliyor emin ol) güzellikler yaşıyorum hayatta herşey seçim..ona senden ve Ümitten daha iyi bir Tanrı Tanrıça olsaydı o başkasının oğlu olurdu…Bundan emin ol..Onun seninle ve babasıyla yaşayacakları farklı..Lütfen bırak..Özgür bırakkk…AMA LÜTFEN KENDİMİZİ..ÖNCE KENDİMİZİ ÖZGÜR BIRAKALIM..BİZ DUYGULARIMIZ DEĞİLİZ.B,Z ALIŞKANLIKLARIMIZ DEĞİLİZ..BİZ ÖZÜMÜZDE O ÇOCUKLAR NASILSA OYDUK.AMA BİZİ BÜYÜTÜRKEN BÜYÜTENLER, KENDİ KORKULARINI BİZE YÜKLEDİLER..İNAN HAYATA BAKIŞ AÇIMIZ FARKLI OLSAYDI DAHA BAŞKA ŞEYLER YAŞAYACAK DAHA BAŞKA İNSANLAR İLE OLACAKTIK….AMA OLMASI GEREKEN OLUYOR….KENDİMİZİ HATIRLAMAMIZ DİLEĞİ İLE…..
Sürç ü lisan ettiysem affola….
Ancak kontrolü ve mükemmelliyetçiliği bırakırsak ne kadar mükemmel ve güvende olduğumuzu fark edebiliriz…..Dünya saniyede ne kadar hızla dönüyor, farkında mıyız???Onun kontrolü bizde değil….Sadece kendimizi kontrol edebiliriz…
Çünkü hepimiz ayrı bir bireyiz ve bu dünyada tek müdahale edilemeyen şey ÖZGÜR İRADE…..
Yani şunu da yazmadan edemeyeceğim..Bizler yaratıcılarız…Hayatımızı seçimlerle biz yaratıyoruz.Ve kendimize nasıl yazıyorsak hayatı çocuklarımıza da güzel gelecekler yazalım..Bizim planımızın dışında olanlar da fark etmek zorunda olduklarımız…Biz mi onları büyütüyoruz yoksa onlar mı bizi…..Sevgiyle..kaçtım ben…:)
Beyza’cığım, Elif’in olayı gerçekten çok korkutucuydu. Büyük sınavdan geçtiniz siz de. Fakat söylediğin gibi her şey kendimizi özgür bırakmakla başlıyor aslında… Ve aile olarak hepimiz birbirimizi büyütüyoruz. Bir çocuğu üç şey yetiştirirmiş: Annesi, babası ve annesiyle babasının arasındaki ilişki. Hem kendimiz, hem çocuğumuz için daha da büyüyeceğiz, olgunlaşacağız, gitgide yaşamı öğreneceğiz. Sevgiler güzel arkadaşım…
canım arkadaşım…yazını okurken emin ol kendi yaşadığım sahneler bir bir gözümün önünden geçti. diğer yazıları okuduğum zaman da anladım ki hiçbirimiz yalnız değiliz, ve eğer kadınlar olarak erkeklerden yana bu kadar oetak paylaşımımız olabiliyorsa, oturup da bun yaşanılanlarla ilgili sinir katsayılarımızı yükseltmenin hiç kimseye faydası yok. hele biz annelere hiç yok…demek ki bu babaların doğasında var…ve biz anneler beyza hanım ın da dediği gibi fazla mükemmelliyetçi ve de korumacıyız. herşey programlar dahilinde, kuralına uygun oynansın istiyoruz. halbu ki erkekler o kadar rahat ki…ben çoğu zaman imreniyorum onların bu rahatlığına.ama elde değil maalesef..sanırım bu böyle gelmiş böyle de gidecek.
daha çoookkk uzun yıllar, biz kadınlar erkek lerin beynini yemeye, erkekler de vurdumduymaz hallerini sergilemeye devam edecekler.ne yapalım,ne onlarla ne de onlarsız olmuyor:))))))öpüyorum seni ve yakışıklı oğluşumu..
Ne zaman doğuruyosun Seçiiilll?
24 KASIM DA DOĞURMAYI DÜŞÜNÜYORUM :))))))
erkeklerle kadınların beyinlerinin farklı çalışması bazen böyle durumlara yol açabiliyor işte, bazen sen onların yerine de düşünmek zorunda kalıyorsun. Ya da her şeyi tek tek tembih etmek zorundasın. Mesela geçen akşam bizim bey film izlerken yeriz Seyyaf uyuyunca diye cips almaya gitti, arkasından ağlayan oğluma baba mama alıp gelecek dedim. Eve sadece cips almış bir şekilde geldi.(Seyyaf’a cips yedirmediğimiz için)çocuğa ne aldın dedim. Bir şey al demedin ki dedi 🙂 Yahu adettendir, evde çocuk varsa, ekmek bile almaya gitsen onun eline de bir minik çikolata olsun alırsın çocuk sevinsin diye:)
Yazıp,eline vereceksin yani illa ki 🙂
Bütün erkekler aynımıdır diyorum artık okuduğum her kim varsa bu konu ile ilgili sanki benimkini anlatıyor da:)
Ya benimkini klonladılar veya bunlar üretimden böyle çıkıyor:)
Bu modeller böyle demek ki 🙂
Ümit Bey’in karşı yazısını bekliyoruz hala:) Yoksa henüz okumadı mı??
Ben de merakla bekliyorum 🙂 Sanırım okumadı, ben de gıcıklığımdan bir şey demiyorum. Söylesem mi acaba?
hehe çok eğlendim okurken.Erkeklerde var böyle eserekli haller.Bir anne hassasiyetine asla sahip olamazlar gibi geliyor bana.
ee kadınlar venüsten erkekler marstan..
Çok keyifli sizi okumak…
Keyifle okunan birinden gelince böyle bir övgü, daha da hoşuna gidiyor insanın…
Sanırım büyük çoğunluğun evinde benzer olaylar yaşanıyor. Benim sevgili eşim de sağolsun, oldukça iyi bir babadır, ortalamanın üzerindedir ama absürd olaylar da yaşatıyor. Havaalanında polise öptürür çocuğu, her erikli elemanı yaz kış yanağını sıkar, AVM’lerde çocuğu arkasında bırakıp yürür gider vb. Beni en şaşırtanı ise, bakıcımız olmadığı dönemde ben nasıl olsa akşam 19.30’da eve gelicem diye, bebeğin kirli bezini tam 2 saat değiştirmeden kokuta kokuta dolaştırmasıydı.
Yazılarınız çok güzel, tebrikler.
Çok teşekkür ederim. Erkeklerin geneli böyle sanırım. İncelikler yüzünden bence 😉 İkili ilişkilerde de böyleler. Geçenlerde “Önceleri ne kadar hoş sürprizler yapardın, geçenlerde canım çok sıkkındı, eskiden olsa mutlaka yüzümü güldürecek bir şeyle gelirdin akşam eve” diye mail attım, cevap gelmedi 🙂
gerçekten de öyle, Ömer’den önce gün içinde arar sorardın napıyorsun diye, şimdi sadece Ömer ile ilgili arıyorsun dediğimde ben de aynı şekilde tepki alıyorum.
“Farkında değilsin ama sen de aynı şeyi yapıyorsun” dedi bana bir gün. Düşündüm de, haklı olabilir…
bu benim tanıdığım Ümit değil, benim tanıdığım çok zekiidir, yada beyninin bir kısmı senin düğün çiçeğine takılı kalmış :))
Ahahaha! Olabilir Tansu’cum 😀
ben yeni okudum bu yazıyı, aynılar kesinlikle… 🙂
Onlara sorsan, bunlar çok normal hareketler 🙂
Yil 2018 ve ben hala sana verdigim guzellikler ve yasattigim mutluluklar yazisini bekliyorum hayatim ! ❤️💛
İlgili yazı ektedir canım kocam 😉