Aile, Egitim

Bayram bereketi

Hamileyken, kocamla Rüzgar’ın doğduğunda neye benzeyeceğini konuşurduk bazen. Çok detaylandırmasak da, kıvırcık saçlı olacağından emindik (İkimiz de kıvırcık saçlıyız ya) Kendimizce böyle bir varsayımda bulunurduk.

Bir gece, hamileliğim süresince ilk ve son defa, doğmamış oğlum rüyama girdi. İkimiz, bir deniz kıyısında oturmuş, suya taş atıyorduk. Oğlum kıpkıvırcık saçlı bir zenciydi. Rüyamda, kendi kendime, gayet sakin bir şekilde şöyle düşünüyordum: “Allah Allah, bu çocuk kimden acaba?” Sonra, aniden kan ter içinde uyanıp  rüyamın saçmalığını o sırada geçirmekte olduğum düşük tehlikesi  nedeniyle avuç avuç içtiğim progesteron haplarına bağlayarak uykuma devam ettim…

Rüzgar doğduğunda, bembeyaz tenine, dümdüz, azıcık saçlı kafasına şaşıramayacak kadar afallamış durumdaydık. Aylar geçti, bebeğimin teni karardı karardı, AfroAmerikan olmasa da, şu anda taşımakta olduğu hispanik formuna girdi 🙂 True Colors yazımda durumu kanıtlarıyla anlatmıştım. Saçlar yine düzdü.

Bu arada, benim eskiden beri “bir gün oğlum olursa mutlaka saçlarını uzatacağım” gibi bir hayalim vardı. Sokaklarda gördüğüm, uzun saçlı, fırlama çocuklara bayılırdım. Gel gör ki, bizimkinin saçları pek bir zayıftı. O yüzden, birinci yaş gününün hemen ardından bir numara kazıttık. Nitekim güçlendi gerçekten, uzadı, gürleşti. Fakat ben hala karar verememiştim, tam olarak uzatsak mı yoksa yine kısa kestirsek, çocuk da rahat etse mi? Uzatmaya karar verdik kocamla… Amanın, zaman geçtikçe ortaya korkunç bir şey çıkmaya başladı. Yazık, kayınvalidem tam olarak şikayet edemiyor, kibarca “şu oğlanın saçlarını biraz düzelttirseniz” diyor ama dinleyen olmuyordu. Saçlar gözlere giriyor, kabarıyordu. Ben artık toplamaya falan başlamıştım. Bir gün, okulunun Facebook sayfasında aşağıdaki altıncı fotoğrafı görmemle, berber yolunu tutmamız bir oldu. Farkında olmadan oğlumu bir ucubeye çevirmişim de haberim yokmuş. Bu defa yine çok kısaltmamak kaydıyla kestirmeye karar verdik. Ardından bir yaz daha geldi, oğlan yüzme kursuna başladı, saçlar yine zırrrt iki numara oldu. Rüzgar bu arada durmadan boy atıyordu, kilo alması da yavaşlamıştı, o yüzden olsa gerek, kısacık saç eskisi gibi yakışmamıştı. Baba, ultimatomu çekti: “Bayramda berbere gidip saçlar düzelttirelecek, bu çocuk bensiz berbere götürülmeyecek ve saçlar bir daha asla kısa kestirilmeyecek.” “İyi” dedim. Arife günü, başlarına geleceklerden habersiz, baba-oğul çıktılar. Ben de kuaföre gittim. Eve döndüğümde,  olağanüstü bir durum olduğu belliydi. Yerlerde kıyafetler, ayakkabılar sağa-sola fırlatılarak çıkartılmış, banyo desen, sanki savaş meydanı… Rüzgar uyumuştu, şöyle bir baktım: Saçlar aynı şekilsizliğiyle duruyor. Olayın perde arkası şöyleymiş:

Berbere gitmişler. Önce Ümit oturmuş koltuğa. Çırak Rüzgar’ı oyalıyormuş. Ümit aynadan dikizliyor tabii arada. Bakmış bizimkinin suratı bir tuhaf hallere giriyor ama üzerinde durmamış. Biraz sonra çırak yanaşmış, yavaşça sormuş “Abi, pardon ama sizin oğlan kakasını yapıyor olabilir mi?” Kocam kondurmamış “Ne diyosun oğlum sen? Dört yaşında çocuk, ne altına yapması?” demiş… Demiş ama içine de bir kurt düşmüş. Bakmış ki, bizimkinin önce suratı, sonra yürüyüşü, en son da hali-tavrı değişime uğruyor. Sonunda, Rüzgar, penguen gibi yürüyerek Ümit’in yanına yaklaşmış, bombayı patlatmış “Babacım, ufak bir kaza oldu”. Zavallı kocam, yarısı kesilmiş saçlarıyla, kucağında altına bir güzel doldurmuş, eşşek kadar oğluyla eve yollanmış. Böyle “müthiş” bir piyangonun belki de ilk defa bana değil babaya çıkmış olmasının verdiği rahatlık ve şımarıklıkla, gevrek gevrek gülerek soruyorum: Kurban bayramı bize bereketiyle mi geldi acaba? Ne dersiniz 😉

“Bayram bereketi” için 26 yorum

  1. tabi tabi bereket ama bir de babaya sormali 🙂 E cok tatli Gorkem uzun sacli da kisa sacli da ben de yazinin basini okurken sandim yavrucagin saclar aldi yurudu 🙂 Hepsi de cok yakismis 🙂

  2. Bayram bize de benzer bereketlerle geldi Görkem’im:) İlter çocukları alıp şehir dışına gitti.. Ailesine.. biz ayrı gayrı olduk biraz o kkonuda zaten ahstaydım bahanem de vardı. Normalde çocukların ikisini almaktan ödü kopar ama onlar için (ailesi) için bu eziyete katlanır.. (kendi yerime yazamıyorum bir zahmet iç dökeyim:)) neyse efenim, gittiler.. Selim hastalanmış çok fena.. kusmakla başlamış altına kaçırana dek kakasını devam etmiş.. ilter perişan olmuş tabii.. kerim de anne diye ağlamaya başlamış.. gece 12 de zar zor getirdi çocukları.. bir daha dener mi bilmem artık:)

    Bu arada ben eh fena olmamış dönemini ve son dönemini çok sevdim Rüzgar’ımızın:)

    1. Biliyor musun deli annecim ben seni arife gunu ruyamda gormustum iltere bu kadar onemli miyani diyordun acaip kirgin ve mahsundun ben uyaninca kendime guldum ne alaka bu ruya dedim ve seni de skmamak icin anlatmadim bu yorumunu gorunce acaba dedim o gun aileye gitmek konusunda tartistiniz da bana malum mu oldu 🙂

    2. DeliAnnem, ben de bunlar bayram bayram niye gittiler, niye geldiler diye düşünmüş, pek anlamlandıramamıştım, şimdi aydınlandı olay 🙂 Sizinki biraz daha trajik olmuş, kıyamam ben o kuzulara. Acaip bişi mi yedirdiler, n’aptılar? Her işte bir hayır varmış, babalarının bunu bir daha deneyeceğini hiiiç sanmıyorum 🙂 Ailesi de bayram ertesi temizliğindeler hala herhalde, hahahah!

  3. Suan emerken memeyi birakip suratima tuhaf tuhaf bakmasindan sen sorumlusun Gorkem
    Umitin saclar noldu bu arada erkek anneleride saclariniuzatma meraki var sanirim ben de simdiden uzayinca nasil duracak diye merak ediyorum :))

  4. Çok farklı fakat oldukça cazip bir yüzü var Rüzgar’ın.Delikanlılık döneminde çok rağbet göreceğine kalıbımı basabilirim 🙂
    Bende ilk oğlum için aynı hayallerle yanıp tutuşuyordum saçları konusunda.Uzatayım hatta bağlayayım istiyordum.Başlarda ipek misali yumuşacık ve parlak olan saçları bir-iki kesimden sonra fırça kılından hallice bir hale bürünüverdi.Şimdi mütemadiyen uzatmaya karar veriyor,sonrasında aldığı kocaman bir kafa ve pespaye görüntüyle soluğu berberde alıyorum.
    Ben de eh fena değil dönemi(Benim Rüzgar’la benzer) ile son duruma bayıldım.
    Resim zaten güzel,çerçeve nasıl olursa olsun sırıtmıyor…
    Sevgiler…

    1. Demek aynı durum sizde de var. “Eh fena diil” hali benim de favorim ama o saçın formunu kaybetmemesi için her gün yıkanması gerekiyor. Ben de, kimse duymasın ama her gün banyo yaptırmaya üşeniyorum!
      Sevgiler bizden de…

  5. sondan üçüncü resimde çok karizma olmuş valla…Nasıl kıydınız 🙂
    Ama son hali de ayrı bir tarz olmuş, büyük adam gibi yakışıklı olmuş.

  6. :))
    Canım, Rüzgar’ ın fotoları dışında babamızın da son hadiseden sonra yarısı kesilemeden diken diken olan saçlarının fotosunu koymalıydın bence. Bu arada arkadaşlara ben de katılıyorum. Rüzgar’ ın ergenlik dönemi bence de senin için inanılmaz olaylarla geçecek gibi görünüyor. Bundan bizim kazancımız mı ne olacak ? Tabii ki keyifle ve kahkahalarla okunacak rüzgarlıgünlervegecelerle dolu hikayeler :))

  7. Ben kel hallerini çok begendim valla. Bir de kendi haline bırakalım dönemini. Görkem şaşırmış dönemi için ise “Seni kınıyorum ve sana laflar hazırladım!” :))

  8. Yarıldım ve uzun saçlı haline bayıldım Ama senin kristal oğlun doğumdan önce rüyana girmiş bana ne bana ne yazıcam işte…. : Hahahahahah ben oraya takıldım 😀

    taş: köklenme , kuvvet, kişisel güç
    deniz: yaşam denizi.saygı gösterilmesi ve bilgece kullanılması gereken muazzam ölçüde duygusal enerji(biliriz ki denizler okyanusları oluşturur) Yaşam gücümüzün kaynağı….

    Ve kaçamayacaksın!!!!! Bu çocuk seni kendinle yüzleştirecek..Donanımlı ol Gorkie, müthiş bir oğlan geldi ve o çok yüreğe dokunacak…Fazla kısıtlamaya kuralları öğretmeye çalışamazsın.Onun programı belli….

    ayy ne gıcığım dimi…..SEVİYORUM HAYATI RÜZGARI GÖRKEMİ….

    DAİMA HATIRLA

    RÜZGAR SİZİ SEÇTİ….

    E bi teşekkürü hak ediyor….

    1. Ne gıcıklığı Beyza’cım, tüylerim diken diken oluyor yazdıklarını okurken. Etkileniyorum… Sen deniz hakkında yorum yapmışsın ya, aklıma geldi, ben Rüzgar’ın göbek bağını denize atmıştım. Duygusal enerji katmerlenmiş midir 🙂
      Peki, “bu çocuk kimden acaba?” diye sormamı nasıl yorumlayalım 🙂

yaruze için bir cevap yazın Cevabı iptal et