Pazar günü, sosyal sorumluluk projelerini destekleme hedefiyle oluşturulan HSBC Gönüllüleri / Çevre Etkinlikleri serisinde, bizim gibi HSBC ailelerinden oluşan bir ekiple, Foça’daydık. Ekim ayında Kıbrıs Girne Akdeniz Köyü Sahili’ni temizlemek için toplanan HSBC Gönüllüleri, 27 Kasım Pazar günü de burnumuzun dibine, Foça’ya kadar gelince, İngiliz Burnu Mevkii ve Çanak Mevkii sahil kıyılarını temizlemek amacıyla toplanan ekibe biz de dahil olduk. Böylece Rüzgar az da olsa, çevre bilinci kavramıyla tanıştı.
Az da olsa diyorum çünkü Rüzgar çöp toplamaktansa daha çok, “ilk defa bindiğim belediye otobüsünden nasıl firar ederim?”, “İskelenin sadece 1 mm. dibinden, denize düşmeme ramak kalmak suretiyle nasıl dörtnala koşarım?”, “Annemin kıçını sandalyeye koyduğu beş dakika içinde, hem cankurtaran gözetleme kulesinin tepesinden düşmek, ardından caddeye fırlamak mümkün müdür?” gibi alanlarda bilgisini artırma yolunda çalışmalar yaptı. Dondurucu soğukta ayakta kalmak konusunda da bayağı kendimizi geliştirdiğimiz söylenebilir. En azından en son beş sene önce kullandığımız snowboard içliklerimizi ve kulaklıklarımızı, tozlu raflardan çıkartıp, geçmişi yâd etme olanağı bulduk.
Bu arada, küçücük bir koydan, bir römork dolusu çöp, cam kırığı vs… çıktı. Böyle insanlar yaşadıkça, peşleri ne kadar toplansa da, kimse yetişemez.
emeklilik yaşımı biliyorum da… dur ben de bir loto oynayayım en iyisi…
Yılbaşı biletleri de satışa çıkmış, haberin ola 🙂
taş evlerin ayrı bir karizması oluyor, çok seviyorum. fotolar harika! konu ile pek ilgisi yok ama, söyleyecek sözler söylenmiş zaten 🙂
Konu ile alakası olmaz olur mu hiç 🙂 Ben de bayılıyorum. Böyle küçücük bile olsa yeter. Bahçede bir koltuğa kurulup Türk Kahvesi içmek istedim görür görmez.
Rüzgarcığın işleri daha mühimmiş annesi…
Çöp toplamak,dünyayı kocaman bir çöplüğe çeviren,biz büyüklerin işi olmalı dimi? 🙂
Sevgiler…
Ne güzel söylemişsin. Çocuğa da anlamsız geldi herhalde olay 🙂
ben de bu aralar emeklilik yaşıma taktım:)öyle istiyoruzki o taraflara gelmek, hem sosyal hem asosyal hem de huzurlu bi yaşam sürmek oralarda..ama bu işin başında günde 10 saatimi oturarak geçirip çocuk küçük olunca doğru dürüst bi aktiviteye de bulaşmayıp sonra da vücut yavaş yavaş çökünce, 58 yaşındaki emekliliğimden sonra ancak ve sadece asosyal olurum heralde..en iyisi ben oralardan 1-2 m2 bi yer satın alayım, bu gidişle ancak onun için gelirim Egeye:)
Annemle babam “Üniversiteyi İzmir’de okuyacağım” dediğimde, sanki o ana kadar bir hareket düdüğü bekliyormuşçasına “Biz de geliyoruuuzz” dediler ve böylece maaile İstanbul’dan İzmir’e taşındık 🙂 Ailemde var göçebelik yani. Bizim için tam anlamıyla izole olmaya daha vakit var ama senin de söylediğin gibi küçük bir yer alıp arada kaçılabilse, bir de orada cep telefonları çekmese ne güzel olurdu…
benim bahsettiğim 1-2 m2lik yerde zaten cep telefonu çekmez görkem:))
Ahahah! İroniyi anlayamamışım ilk okuyuşta 🙂
Adı Rüzgar Görkemcim. Hakkını veriyor. Rüzgar gibi ordan orayaaa 🙂
İskenderundan sonra yaşayabileceğim tek yer İzmir sanırım. Benim loto şansım da yok. Gömü bulmam lazım 🙂 Ona da devlet el koyar kesin 🙂
Düşünüyoruz da, acaba adı Rüzgar olduğu için mi böyle, yoksa biz iyi tahlil ettik de baştan doğru ismi mi koyduk 🙂
İzmir gerçekten yaşanacak şehir Nilhan’cığım. Sıradanlığı, yavaşlığı bazen sıkıcı olabiliyor ama yine de güzel.