Görkem, sevgili yavrusu hasta diye, ona “Şifa Çorbası” yaparken iki parmağını bir güzel doğramış, daha sonra bu korkunç manzarayı kimsenin (özellikle de Rüzgar’ın) görmemesi amacıyla parmaklarını iyice bantlamıştır. Rüzgar, yara bantlarını fark eder etmez, “anne çıkar onları, hemen çıkar” şeklinde tutturmalarına başlamış, annesi türlü şaklabanlıklarla dikkatini dağıtmayı başarmış fakat yatma saatinde bizimkinin yine bantlar aklına gelmiştir:
Rüzgar: Anneeee, onları çıkaarrr!
Görkem: Oğlum çıkaramam, yarın çıkarıcam.
Rüzgar: Neden?
Görkem: Acır şimdi çıkarırsam bantı.
Rüzgar: Öperim geçer.
Görkem: Canım benim, bazen çok canın acıdığında, öpmeye rağmen geçmeyebilir.
Rüzgar: O zaman elini yastığın altına sokar mısın?
(Görkem iç ses: Ahh yavruuumm, görüyo musun, dayanamıyo annesini böyle görmeye, canıımmm)
Görkem: Tamam, soktum.
On dakika sonra……
Rüzgar: Annecim, bana su getirebilir misin?
Görkem: Tamam canım.
Rüzgar: Ama iğrenç elinle getirme, öbürüyle getir.
Görkem: ?!??!