GDO’lu şeftali misali şişirilmiş dokuz günlük bayram tatili denememiz bitti, evimize geldik, hayatımıza bıraktığımız yerden devam ediyoruz. Ufak farklılıklarla ama: İlki ve en fenası; sevgili kocamın izni devam ediyor ve ben onu yatakta fosur fosur uyurken bırakıp, oğlanı hazırlayıp onu okula götürüyor, oradan da işe geliyorum. Çok gıcık bir durum, kıskanıyorum.
İkincisi, anne-babayla 7/24 beraber olmaya alışan Rüzgar, aynen tahmin ettiğim gibi, haklı olarak okula gitme konusunda arıza çıkarıyor. Tam her şeyi yoluna koymuşken hem de. Hemen Edward Murphy‘e selam edelim: Bir şeyin ters gitme olasılığı varsa, muhakkak ki ters gidecektir.
Gelelim özür faslına:
• Bafa’da mola verdiğimiz restoran çalışanları: Rüzgar daha girişten adımını atar atmaz burnunu tıkayarak, “Öüüğğvv burası leş gibi at kakası kokuyoo” diye haykırdığı ve müşterilerinizin %70’i bu sözleri duyduğu için
• Sevgili Housekeeper’ımız: Çocuğumuza bir türlü plajdan getirdiği kumlu arabalarla yatağın üzerinde oynamamayı öğretemediğimiz için
• Rüzgar’ın tatil köyünde arkadaş olduğu tüm Rus, İtalyan, İngiliz ve Yunanlı çocuklar: Oğlum her diyaloğunuzda kulağınızın dibine kadar gelip “Ne diyosuuunn, anlamıyoruumm!” diye bağırarak sizi sağır olma tehlikesine maruz bıraktığı için
• Bitez’de yemek yediğimiz restorandaki garson: “Pek akıllı bir çocuk maşallah, zehir gibi” nitelemenizin akabininde, Rüzgar’ın günün menüsünün yazıldığı tahtanın çerçevesini yaladığına şahit olarak yaşadığınız hayalkırıklığı için
• Otelin F&B çalışanları: Rüzgar’ın açık büfeden getirdiğimiz 10,567 çeşit yemeğin tümüne burun kıvırıp beş gecenin beşinde de kaşarlı pide yemesinden kaynaklı masamızdaki oluşan korkunç manzara için
• Elma yanaklı, güzel gözlü KidsClub sorumlusu: Oğlumun, çocuklar için düzenlenen koreografide ısrarla benimle yer almak istemesinden dolayı her gece dana kadar boyum ve süper yeteneğimle (?!) çocuklara ait alanda arz-ı endam ettiğim için
• Adını bilmediğim süper vücutlu, kedi suratlı Rus anne: Çocuğunuzun ağzına uyarı amaçlı hafifçe vurduğunuzu gördüğümde suratımda oluşan iğrenç, kınayıcı ifade için (Zira sonrasında hangimizin insanlıktan çıkıp hangimizin normal akıl sağlığıyla tatiline devam ettiğini gördük)
• Plajdaki barmen: Sadece rengini sevdiği için günde sekiz posta kivi suyu alıp her seferinde bir yudum içtikten sonra “Mm, çok güzelmiş” deyip masaya bırakan oğluma veremediğim ultimatom için
• Son olarak canım kocam: Bu bayram, baba özlemim boğazıma koca bir yumru olup oturduğundan, alakalı/alakasız yerlerde ve neredeyse tüm dönüş yolu boyunca durduramadığım gözyaşlarım için…
…hepinizden, tüm içtenliğimle ÖZÜR DİLERİM!
Bir sonraki gösterimizde görüşmek üzere.
çocuklarla özür dilenecek ne çok şeyimiz hakkaten, sen yazınca gözümün önünden film şeridi gibi geçti o günler.. Dana gibi boy ve leylek bacaklar .. selvi boylum, al yazmalısınız demek .. bunca güzelliğin üstüne hem de.. Bakınız efenim açık açık söylüyorum: ben haset duygularıma mani olamayabilirim, maşallah zayıfsınız da.. yazmayınız rica ederim:)
öperim çok çok..
Efenim, tekrar hatırlatmalıyım ki, bu zayıflık, bu endam (?!), uzun ve meşakkatli bir çalışmanın meyvesidir. Zira Ebru Şallı, Adriana Lima misali, doğumdan sonra vıjjjt diye göbeği içine gömülen, Allah’ın şanslı kullarından olamamışımdır. Bilmem diyet motivasyonunza bu sözler ve görseller olumlu yönde etki eder mi;)
Ben de öpüyorum çok çok…
Valla Deli Annem aynı şeyi ben de hissettim resmi görünce. Alalım bu resmi buzdolabımıza asalım görkeme gıcık olalım bir yandan da motive oluruz belki :))
Bence seni de Rus sanmışlardır görkemcim maşallah allah nazarsan saklasın
Ayy ayyy sağolun, ben de bir iki kilo aldım diye dertlenmeye başlamıştım tam içim rahatladı şimdi 🙂
Cok tatli bi yazi olmus
Çok teşekkür ederim:)
Baban için birşeyler söylemek istiyorum ama ne desem nafile biliyorum.. Ben de babamı kaybettim yıllar önce.. türlü sıkıntılarla veda etti hayata.. o yumru öylece duruyor içimde.. zaman biraz sakinlik veriyor diyebilirim ancak. Seviyoruım seni ve sıkıca sarılıyorum sana..
Haklısın Deli Annem, ne söylense nafile… Kendimi hayatın akışına bırakmakla iyi mi yapıyorum, yoksa her şeyi yüreğime gömerek ruhumu tutsak mı ediyorum bir yerlere bilmiyorum. Türlü sıkıntılarla veda etme hali de çok dokunuyor insana. Bizde de öyle oldu. Şükür ki o fena süreç uzamadı.
Ben de seviyorum seni, beni kucakladığını da hissediyorum inan.
Anlatımınız ne hoş ve tanıdık.Çok eğlenceli sizi okumak….
Teşekkürler, çok incesiniz…
Ablam döktürmüşsün yine 🙂
Sağol kardeşimmm
Görkemcim bence otel eşrafından özür dilemene hiç gerek yokmuş aksine onların sana teşekkür etmesi lazım resmen hayatlarına renk katmışsınız. Yaşarken eminim okurken ki gibi eğlenilmiyordur ama bence yine de gir kendi bloguna başkasının çocuğunu okuyormuş gibi oku inan ki canın çekecek mesela ben okurken ay benim oğlumda böyle olur mu olsa fena olmaz yahu falan dedim :))
Babacığına allah tekrardan rahmet eylesin
Bu defa çok antremanlı gitmiştim Tüten’cim, o yüzden tüm bunlar yaşanırken genelde benimle hiç alakası yokmuş gibi “nhanha nhaa!” şeklinde gülmekle yetindim.
Haaa, ayrıca, oğlan çocuğunun köşe yastığı gibi bir kenarda oturanındansa, böylesini tercih ederim ben de 🙂
Ahahahaa ne tatilmiş ama 😉 Özür demeyelim de kusura bakmasınlar artık napalım fırtına öncesi Rüzgarla doyasıya tatillerde olur böyle aksaklıklar dimi ama.Walla okuması eğlencelide yaşaması az biraz zahmetli olmuş olabilir ama güzel bir tatil olmuş orası kesin:)
Babana Allahtan rahmet diliyorum mekanı cennet olsun inşlh..
Amin, inşallah…
Tüten’e de yazdığım gibi, her şeye hazırlıklıydım bu defa, hayaller kurmadım, çıkan rezaletlere gözümü-kulağımı tıkadım, keman yayı misali gerilip o gerginlikle bir de kocamla bozuşmaktansa, tam Yiğit Karaahmet’i (Yiğit Bey için bkz: https://ruzgarligunlervegeceler.wordpress.com/2011/05/30/zxcvbnmc-jghjuuop/) sinir edecek tipte, umursamaz ve sorumsuz anne rolüne büründüm beş gün için 🙂 İyi ki de öyle yapmışım diyorum şimdi.
Sevgili Görkemcim çok şıksınız. Elbise modeliniz, saç şekliniz pek zarif doğrusu. Sadece poz şöyle bir roman havası oynar şekilde çıkmış. Sanki parmaklarını şıklatıyormuşsun gibi 🙂
Ece de benden ayrılmıyor. İlla bana yapışacak ve öyle yapacak ne yapacaksa.
Babanın mekanı cennet olsun arkadaşım. gidenin yeri dolmuyor. zamanla acısı azalıyor sadece. Allah rahmet eylesin arkadaşım.
Teşekkür ederim efenim tüm güzel satırlarınız için. Parmak hareketi pek bir yerli görünse de, aslında, tatil köyleri milli marşımız “no no no eso, no no no eso, no no no no es así” şarkısında parmakların çapraz yapılıp göz hizasına getirilip götürülmesi şeklinde… Yanlış anlaşılma olmasın, istirham ederim 😀
Çerceve yalama ve rus kadına kınayıcı bakmana özrüne çok güldüm. :)) eğlencelisin ve güzelsin (zaten biliyordum) o kadaaaar.
Özlem’cim, teşekkür ederim. O senin güzel bakışın.
Çerçeveyi yaladığında garsonun yüzünü gerçekten göresim geldi :)))) ayrıca Deli ile birlikte kıskançlar kervanına katılabilirim ben de. zira bende o bahsettiğin sabır (uzun ve meşakatliden mütevellit yazılmıştır) ne yazık ki yok :((((
Orayı neden yaladığını hala çözemedik. Düşünüyoruz düşünüyoruz, anlayamıyoruz 🙂
Kilo verme konusunda sabır ve azim bende de yoktu fakat…
dur vazgeçtim burada anlatmayayım, koca bir motivasyon postu yazayım sırf sizin için 😉
sürekli pide yemekten mineral eksikliği olmuş herhalki çerçeve yalamış rüzgar:)
Ahahahaha! Olabilir hakikaten 🙂
Çok eğlendim okurken belki bunu söylemek yanlış ama 🙂
Benim kızlardan alışkınım, insanların aaa ne şirin şeyler bundan dedikten yaklaşık üç dakika sonra aslında bir o kadar yaramaz olduklarını anlamaları hiçte yabancı değil:)
Baban için diyecek söz bulamadım Allah gani gani rahmet eylesin inşallah:(
Teşekkür ederim, amin.
Ben bir gün kuaföre gidecektim ama oğlanı bırakacak yerim yoktu. Kuaför, “aa beraber gelin, kızlar oyalar burda” deyince yüzsüzce atladım teklifin üzerine. İşim bitmiş çıkarken kuaförle aramızda şöyle bir diyalog geçti:
– Ellerine sağlık, hadi görüşürüz.
– Yine bu fırtınayla geliceksen görüşmeyelim 🙂
Canim ne guzel yazmissin agzina saglik. Ozur dilemissin fakat bunlar hepimizin basindan geciyor. Eminim burdaki tum okuyucularin sana katiliyordur. Bana gelince. Cocuklar icin aman masallah pek sekerler deniyor, yada ne guzel konusuyorlar deniyor yada masallah pek uslu deniyor tam gururlanicagim anda bizim kucuk damdan dusercesine bir sey patlatiyor yada bir yere tirmani veriyor yerin dibine batiyorum. 😐
Annem, “kocanı ve oğlunu asla övme, her an seni yerin dibine batırabilirler utançtan” derdi, haklıymış demek ki 🙂
Hahahah cok eğlendim.yalnız degilsin merak etme tüm cocuklar boyle.benim annemde cocuklar insani rezil de eder vezir de der.keske kaanla anılarımı anlatsam sende boyle süper bı sekilde yazıya döksen.cok imreniyorum sana. Bu yaz en büyük olayımız bezi bırakma hadisesiydi. Anne havuza cisimi yaptım diye bağışlarından tut. Havuza yapmasın diye en yakın bitki dibi arayışlarımız,çırılçıplak odadan kaçıp koridorlarda scooter la dolaşması gibi birçok özür dilenecek seyimiz oldu. O an rezil olsak da,cocuktur bosver diyoruz. hepsi guzel bir ani olarak kalıyor iste.ama sen iyi ki hepimiz adına yazıyorsun. Takipçinim 🙂 sevgiler saygılar
Hhaha! Havuz kenarından yeşilliklere işeme olayı bizde de oldu, onu unutmuşum bak 🙂 Anlat anılarınızı tabii, sonra ileride Kaan’la Rüzgar oturup okurlar ve bize sinir olurlar “Karizmamızı mahvettiniz” diye 😀 Sevgiler bizden de, özledim çok sarı kafayı.
Görkemmm 🙂 demek bu sensin..ıslık oraya kadar geldi mi??
Öhöm! Teveccühünüz. Utandırıyorsunuz 😉