Aile, Dunya, Egitim, EvHayati

Köyden indik şehire. İnmez olaydık!

IMG_7797c

 

 

 

 

 

 

 

Eylül ayında Bodrum’daki hayatımızın üçüncü yılına girdik. İstanbullu bir İzmir kızıyken; Bodrum iyi geldi hepimize… Yine de kendime “Ben artık Bodrumluyum” diyemiyordum henüz. Canım kuzenim, arada İstanbul’a gelip de, daha havaalanına adım atar atmaz “Ay boğuldum, üzerime üzerime geliyor bu şehir” dediğinde, “Amma da abartıyor, o kadar da olmaz yani” derdim. Şimdi, hissettiğinin nasıl bir duygu olduğunu o kadar iyi anlıyorum ki… Bodrum’un da kendine özgü bir hareketliliği var elbette, burası bir Çamlıhemşin değil sonuçta, tutup da doğal hayat nutukları atsam komik duruma düşerim. Ancak, anladım ki, insan güzelliklere çabuk alışıyormuş. Aynı gün içinde dört ayrı program yapabilmene olanak tanıyan bir gündelik yaşama, balataları sıyırmaya gerek kalmadan ya da kocanla sinirden stresten boşanma aşamasına gelmeden deniz kenarına inebilmeye, kafanı azıcık kaldırdığında gördüğün şeylerin portakal ağaçları ve gökyüzü olabilmesine, derin bir nefes aldığında ciğerlerine karbonmonoksit değil oksijen dolmasına…

Onu etkilemekten korktuğum için, bunları yüksek sesle pek dile getirmediğimden, Rüzgar’ın da benzer düşüncelerde olduğunu farkına varmamıştım. Daha doğrusu bunları fark ettiğinin farkında değildim. Geçtiğimiz hafta yaptığımız küçük İstanbul macerası bununla yüzleşmemizi sağladı.

Konuyla alakası yok ama uçağın merdivenlerindeki şu poza bakar mısınız? Ali Sabancı’nın, kendi uçağının önünde böyle özgüvenli bir pozu yoktur valla 😀

IMG_7777c

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Daha havaalanından eve giderken söylenmeye başladı. “Bu kadar araba nereden çıktı? Siz gezmeye nasıl gidiyorsunuz?” diye sordu amcama. Trafikte geçirdiğimiz zaman ilerledikçe sabrı gitgide azaldı “Bu kadar zamanda Bodrum’dan İzmir’e gidiyoruz biz” (ki doğru söylüyor) sabrı azaldıkça da çevresindeki her şey gözüne batmaya başladı. Yüksek binalara laf etti, alışveriş merkezlerine, billboardlara… Huysuz ihtiyarlar gibi durmadan söyleniyordu.

Sabiha Gökçen’den Caddebostan’da oturan babaanneme 1 saat 40 dakika sonra ulaştığımızda amcam “Oh neyse, yine iyi geldik” derken Rüzgar’la benim gözlerimizin feri çoktaan sönmüş, dudaklarımız kurumuş, hatta bir miktar yaşama sevincimizi Milas-Bodrum Havaalanı’nda bıraktığımıza inanmaya başlamıştık.

Ertesi sabah, gazeteyi aldığımda anneme şöyle dedim “Oha anne, buradaki gazeteler amma da ağır, yerinden kaldıramadım.” Sonra gazeteyi açınca nedenini anladım tabii “E normaldir, yarısı konut ilanıymış da ondan” O sırada,  yerde legolarıyla oynamakta olan (çoğunlukla olduğu gibi, bizi dinlemediğini sandığımız) Rüzgar, kafasını kaldırdı ve şöyle dedi “Anne, İstanbul’da ev yapacak yer kalmış mıdır ki?”

IMG_8484c

 

 

 

 

 

 

 

 

Ertesi gece, bir büyük şehir gerçeğiyle daha yüzleştim. Rüzgar’la yan yana yatıyorduk, çocuğu alerjik astımlı veya nefes yolları sıkıntısı çeken, nebulizatör, ventolin nedir, yenir  mi içilir mi konularına vakıf her annenin, daha ilk tınısından anladığı, o pis, hırıltılı nefes sesiyle… Bodrum’a taşındığımızdan beri benim bir gece hariç, üç senedir bir kez bile duymadığım o ses.  Yerimden kalktım, sakin olmaya çalışıyordum ama sinirlerim bozulmuştu. Fısfısımız yanımızda değildi (o kadar uzun zaman olmuştu ki, aklıma gelmemişti almak, salak kafam!) Babaannemden, acil servisi olan en yakın hastanenin nerede olduğunu öğrendim ve yattım.

IMG_7814c

 

 

 

 

 

 

 

 

O uykusuz gecenin sabahında sağ salim uyandık. Bu defa Rüzgar, yan apartmanın bahçesinde oynayan çocukların oyunlarına katılmak istiyordu. Çocuklara bir kaç kez balkondan laf attı ama umursamadılar. Garibim de bakmakla yetindi (Zaten sokağa inmesine izin vermezdim), sonra yemeğe otururken söylendiğini duydum “Bodrum’da olsam sormama bile gerek yoktu, istediğim gibi ben de oynardım onlarla.”

IMG_8104

 

 

 

 

 

Yürüyüş yaparken yine yeni yapılan apartmanlara taktı kafayı… Çocuğun İstanbul algısı binalardan ibaret yani, çok da haklı… Baktı baktı ve bana dönüp dedi ki “Anne, şunlara iğrenç desem ayıp olur mu? Bence olmaz. Çünkü iğrenç” Cevabını vermişti, konuşmama gerek yoktu 🙂

Bizi gülmekten yerlere yatıran diyaloğu ise tabii ki sona sakladım:

– Anne her gün evimize gelen o adam kim? Neden geliyor?

– A aa! Hangi adam?

– Kapıyı çalıyor her gün, bazen akşam da geliyor.

– Ona apartman görevlisi deniyor Rüzgar’cım.

 

Bu da sebeb-i ziyaretimizin fotoğrafı… Güzel kuzenimin nişanından.

IMG_7965c

 

 

 

 

 

 

 

 

Döndüğümüzde bıraktığımız gibi bulduk Bodrum’u çok şükür. Biraz soğumuştu sadece. Yine güzel, yine sakin, sessiz… Patlıcanlar, biberler bitmiş, yerine bahçedeki ağaçlar mandalinle, portakalla süslenmiş. Gökdelensiz, gazsız, kornasız. Bir süre pahalılıktan, yolun ortasında yürüyen ineklerden (insan türünden olanlar değil, gerçek inekler), altyapı eksikliğinden şikayet etmeyeceğim söz, ta ki elektrik faturası gelene kadar 😀

IMG_8469

“Köyden indik şehire. İnmez olaydık!” için 14 yorum

  1. Biz Bodrum değil İskenderun’da yaşıyoruz ama burda da zengin olmak gerekiyor. Hele de emlak almış başını gidiyor. Çok değil bir kaç sene öncesine kadar annemlere giderken yemyeşil uzanan maydonoz tarlaları yerini site inşaatlarına bırakmış artık 😦

    Görkemcim sizler elektrikle mi çalışıyorsunuz anlamadım ki ben? Ohaaa desem ayıp olur mu? bence olmaz. Çünkü ohaa!

  2. O nasil fatura Gorkem? Bismillah maasi birak gel 🙂
    sanirim uzaktayim diye burnumda tutuyor istanbul. donsem boyle olmayacak biliyorum. Hayir benden baska boyle uzakta yasayan hemen hemen hekes, her gidislerinde aynen senin soylediklerini soyluyorlar. ben de goruyorum bunlari ama yok yine de burnumda tutuyor. ne olacak bu halim bilmem 🙂

    1. Eskiden, İzmir’e ilk taşındığımızda nasıl burnumda tüterdi İstanbul bilsen… Duraklarda, insanlarla alt alta üst üste otobüse sığışmaya çalışmayı bile özlerdim. Ama artık çekemiyorum, İzmir bile zor gelmeye başladı. Yaşlılık alametleri bunlar bence 🙂

  3. Sadece 6 aylığına ”köylü kızı” hayatını yaşayabildim 18 senelik ömrümde,geri kalanı hep şehirde geçti ama çocuk haklı.İstanbul kirliliğiyle, kalabalıklığıyla, keşmekeşiyle bambaşka bir dünya.

    Bir de şu an İzmir çok soğuk, her gün en az 3 saat elektrikli soba yakıyorum odamda, bize de bu ayarda kallavi bir fatura gelmez inşallah, tırstım yani.

  4. merhaba, benimde 3,5 yaşında bir oğlum var. kreş ve okul yaşantısınıda düşünürsek ve bahçeli bir evde yaşamayı istersek ev açısından bodrumun neresini önerebilirsiniz acaba?

    1. Merhaba… Biz Bitez’de oturuyoruz, memnunuz. Bodrum zaten küçük bir yer, mesafelerin çok da önemi yok aslında. Biz, buraya taşınmadan önce iki-üç hafta sonu gelip, her bölgeyi gezip öyle karar vermiştik. Size de aynı yöntemi tavsiye ederim. Çünkü kişisel tercihlere göre yorumlar değişebiliyor. En güzeli insanın kendisinin karar vermesi.

Ruzgarli Gunler ve Geceler için bir cevap yazın Cevabı iptal et

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s