Bizim ailenin hünerli eli kuzenimdir aslında. O varken tarif vermek bana düşmez pek… Fakat anneannemin, tüm torunları için klasikleşen muhteşem bir lezzeti yıllar sonra yabancı bir blogda karşıma çıkınca dayanamadım, paylaşmak istedim.Biraz da rahmetli anneanneciğimi yad etme fırsatı olur diye düşündüm. Bu ara pek aklımıza düşer oldu, geçen hafta kuzen yazmıştı, şimdi de benim kabardı içim. O kestane kebap ile anmış anneannemi, şöyle anlatmış:
1980′ler geldi aklıma… Kış gelmiş, dışarıda hava buz buzzzz. İzmir’in o inanılmaz kuru ayazı. Babamlar illa ki haftasonu kaçarlardı bir yerlere, biz doğru anneanne’ye… Yani Sabuş’a! Sütten kakaolu kahve, kestane kebap, sessiz sinema, dayımın odayı karıştırmalar vs. Daha ne ararsan, bir çocuk daha ne ister ki? Meşhur tükürük köfte olayına girmiyorum zaten. Anneannemin her evinden büyük keyif aldık biz bütün kuzenler… Ne bileyim her şey başkaydı sanki. Teknolojinin T’si yok memlekette bırak interneti, dvd’yi vs. Sıkılmak mı ? Asla! Sıkılmak mümkün değil ki. Çıplak ampüllü bir salon, o meşhur kafa koymalıklı gri koltuklar, o sinema sahnesi renginde kalın kadife koyu salon perdesi falan. Hep beraber doluşurduk haftasonu. Bir evin her çekmecesinden nasıl Çokolin çıkar anlamak mümkün değil. Bayılırdık herşeyine. Salon soba sayesinde sıcacık, diğer odalarda dişlerin birbirine vurur. Yıllar öncesine gidiyorum her evde kestane yapışımda.
Ben de yorum yazmıştım:
Nasıl unutulur kestanenin o büyülü aroması… O küçücük evde oynadığımız saklambaçlar… Her odada bizim için ayrı ayrı hazineler barındıran antika konsol çekmeceleri… Dayımın boyaları, eve yerleşmiş tuval kokusu… Annelerimizin türlü sıkıntılarına karşın azalmayan canlılıkları, süsleri püsleri. Kapıdaki kedilerle paylaşılan öğlen yemekleri… Başımıza (daha çok kardeşimin başına) gelen türlü kazalar… Şimdi, hepimiz hayatın ayrı ayrı yerlerine savrulmuşken çocuklarımız büyük ihtimalle bu duyguları asla yaşayamayacaklar. Fakat o kadar renkli anılarımız var ki, eminim bir araya geldiğimiz yaz akşamlarında onları tekrar tekrar dinlemekten bıkmayacaklar. Ya da o zamanlar bizim kafalar artık iyice bulanmış olduğu için öyle olduğunu sanacağız.
Yemeklerin anılarla birleşen bir tadı olur ya bazen. Sizde de vardır öyle tatlar; damaklara ve geçmişe yerleşen. Benimkiler de, babaannemin kekikli pirzolası ve harput köftesi, anneannemin de mantısı ve ekmek teknesidir.
Bu, dünyanın en kolay ve en baştan çıkarıcı lezzetlerinden biri. Anneannem ekmeği dilimleyip öyle fırınlardı (Davul fırında tabii). Bu sitede, bütün baton ekmekten yapılmış. Tarifte ufak farklılıklar olsa da temel aynı. Benim için önemi ise yumurta sevmeyen Rüzgar Bey’e yumurta yedirmenin acısız, stressiz bir alternatifi olması.
Ekmek Teknesi
Malzemeler:
Ekmek
5 yumurta
Biraz süt
Ezine peyniri (Çatalla ezilmiş)
Maydanoz
Dereotu
Tuz, karabiber
Üzeri için kaşar
Fırını önceden 200 dereceye ısıtıyoruz.
Peyniri, yumurtayı, maydanoz ve dereotu ile harmanlayıp hafif ıslak bir kıvama gelecek şekilde sütle karıştırıyoruz. Ben maydanoz ve dereotunu makinadan geçirip ekliyorum, çünkü oğlum onları görmekten hoşlanmıyor. Bu karışımı ekmek dilimlerine sürüp, üzerine kaşar peyniri rendesiyle fırınlıyoruz.
Yabancı kaynaktaki tarifte zeytin, yeşil biber ve bacon da var. Bacon yerine sucuk, sosis veya salam konulabilir. Ben mümkün olduğunca işlem görmüş et tüketmediğimiz için tercih etmiyorum. Anneannem de koymazdı. Spoon Fork Bacon’daki tarifte, maydanoz ve dereotu da yok. Zevkinize kalmış…
Şimdi aklıma geldi: Okul çıkışları aç kurtlar gibi saldırdığım, servisten inip apartmana girer girmez kokusuyla aklımı başımdan alan, annemin meşhur iki renkli kekini nasıl unuturum? Benim için çocukluğumun tatlarından biri de oydu.
Sizde de var mı böyle iz bırakan, anısı olan lezzetler?
Ama ama bu nefis görünüyor. Hele benim gibi ekmek düşkünü biri için şahane bir tarif. İlk fırsatta denemek istiyorum. Adı da enteresanmış.Ekmek teknesi:)
Aslında anneannem yumurtalı peynir derdi buna fakat biz tabii ki Rüzgar Bey’e o “korkunç” kelimeleri telaffuz edemiyoruz 🙂 spoonforkbacon’da da Egg Boat diye geçiyor adı. Ben de evirdim, çevirdim, oldu sana “ekmek teknesi” 🙂
Denemelisin mutlaka, Çizmeli Kedi’yle karda oynadıktan sonra yersiniz…
Aaa evet ablam bu da el clasico unutmuştum..sandalyelerden çadır.
Akşama yapalım 😉
Annemde cok yapardı bize bunu. Simdi ben de oğlana yapıyorum. Üzerine lutenissa – salça koyarak yemeğe de bayılırım hani. Ohhh bak canım çekti , eve gidince yapayım bari.
Kar manzarası eşliğinde keyfi bir başka çıkar. Ohh miss!
Gözlerim doldu dolu oldu nedense. sanırım yemeklerin tatlarından ziyade mutlulukara eşlik etmesi onları güzel kılıyor. örneğin anneannem saatlerce kerpiç fırının başında -marketlerde satılan bazlama bizim lügatımızda köy ekmeği- yapardı. biz torunlara küçültürdü onu beklerdik başında. üzerine kuyruk yağı ve kuru peynir. harika olurdu ama. şimdi olsa hiç tat almam. rahmetli -kabri nur olsun- yok, köye gidecek vaktimiz yok, torun torba kalabalık yok. gerçi annem ocakta yapıyor bazen. yerini aldı bir nebze. her gelen onu istiyor. belki oğlum da onunla birlikte annemi anar böyle. bir de köyde çekmece azdır divanların altında arardık, kaymaklı gofretleri. köy bakkalından alınmış bayat ve nemli gofretler bir numaralı eğlencemizdi. ne yazdım içim doluymuş. anılarımı canlandırdın, eksik olma buralardan 😉
Ahh ah, ne güzel izler, tatlar bırakmışlar. İnşallah ileride bizi de arkamızdan böyle güzel anılar takip eder… Bu yüzden uzun yaşamak istiyorum, çoook şey biriktireyim diye 🙂
hımmmm çok leziz görünüyor :))
anlattığın günleri yaşamış şanslılardanım ve mutluyum 🙂
Ne mutlu bize 🙂
biz öğrenci evinde yapardık kahvaltıda. Ben yazın domates aldığım zamanlarda domates, süt, peynir, yumurta, zeytin, salam ya da sucuk rendesi ile üzerine kaşar koyup fırınlıyorum oh miss 🙂
Bizim öyle lezzetlerimiz var mı sorusuna gelince, sobalı evde büyüdüğüm için kış gelince sobada kızarmış ekmek hala kokusu burnuma gelen bir tattır benim…
Üzerine de tereyağı:p
aynen, bizde de kış sabahları kahvaltı öncesi ekmekler 4’e bölünüp üzerlerine tereyağı sürülüp sobanın üzerine koyulurdu..sonra üzerine bal, ohh mis:)
bi de annemin üzümlü kurabiyesiyle şekerparesi vardı meşhur..
O balların tadı da bir başkaydı yahu! Bizim balcımız vardı, kapıya getirirdi. Şimdi olsa cesaret edip hayatta alamayız.
Allahtan benim babam arıcıydı:)
Hem kuzenin hem sen ne güzel anlatmışsınız Görkemcim, ben hiç anneannemi görmedim ama kalabalık bir ailemiz ve annemin zengin bir mutfağı olduğu için sık sık yemeklerle geçmişe giderim. Kestane kebap babamı hatırlatır bana çünkü kestane çizmede ondan ustası olamaz asla, böyle kabuğundan ayrılıverir kestaneler hemen eline aldığında. Sonra kuru biber patlıcan dolması vardır annemin spesiyalleri arasında, hamileyken herşey midemi bulandırırken bi tek bu dolmaları istedi canım mesela.
Yumurtalı ekmek denemiştim ama yememişti bizimki, böyle çeşitlendirmek fayda eder belki, nitekim harika görünüyor fotoğraflarda.
Hiii, kuru patlıcan dolmasıı, bayılırımm!
Bir de bunu deneyin bakalım, sevecek mi Can Bey 🙂
bizde de yapılırdı buna benzer bir kahvaltılık çocukluğumda.Fakat biz sadece tereyağı kaşar ve sucuktan yapardık.Ekmekleri dilimler,üzerine tereyağı sürer,onun üstüne iki dilim sucuk,en üste de koca bir dilim kaşar.Sonra doğru fırına.ohhh misler gibi erirdi o kaşar,nasıl leziz olurdu.Annemden sabahları “anne noluuuurrrr” şeklinde resmen yalvararak talep ederdik bu lezzeti kahvaltıya.
Bak anılarım depreşti benimde…
Mmm, onu da annem yapardı. Sucukları alta koyardı ki, suları ekmeğe geçsin. Ağzım sulandı 🙂
vayy sen de tarif verdin ya tamamdır.yalnız kuzenin mükemmel bu işte.hayran kaldım bloguna.vakit dar uzun uzun okurum onu.bilhassa bursadan bahsetmiş niye ki ne.bursada mı acep.
kızım var ya seni bi daha okumıycam.)ne zaman okusam hep hayalimde yaşatıp asla yaşamadığım aile tipini anlatıyorsun.içim gidiyor.biz garibanlara yapma bunu.ühüü ühhüüüüüü:)
Kuzenim Bursa’da, aaa hemşerisiniz ayol!
Kızım sen bakma benim bu Caillou’nun ailesi formundaki yaşamıma. Trajedinin de bini bir para ama benim hayatı algılayışım bu şekilde. İtiyorum kenara onları, sallıyorum, gidiyor!
bi de düşündüm düşündüm tadı damağımda kalan bi kahvaltı hatırlayamadım:((
Eh işte, o zaman biz yaratalım böyle anılar da, çocuklarımız arkamızdan çemkirmesin 🙂
ne ettiniz be leyynnn:)))
Çatlaksın valla:))
Çok iyiymiş denemek lazım.Benim anneannem de evinin bahçesindeki taş fırında ekmek yaprdı.Fırından sıcak sıcak çıkarıp eliyle böler üzerine de tereyağ sürüp verirdi bize.Off ya uzun zaman oldu böyle güzel şeyler yemeyeli malum diyetteyim ya 😦
Aynen aynen. Sorma 😦
Annem yapardı bize yumurtalı ekmek ama fırına vermeden bilirsin mutlaka o da benim mis koku olarak kalmış aklımda.Tarifi için sağol kızlara hemen bu sabah yapacağım 🙂
Afiyet olsun 🙂
Koku yaparken de, pişerken de müthiştir hakkaten.
Annemin keki ve annemin köftesi. Tariflerini bilmeme ragmen, aynı tadı mümkün değil tutturamıyorum. O yüzden, hala özel benim için.
Bir de, çok özeniyorum böyle anneanne-dedeyle anıları olanlara, onların evinin tadına varanlara 😦
Aynı tadı yakalamanın mümkünatı yok canım. Anılarla birleşiyor ya, ondan…:)
Tüm okurların gibi bende gittim ananemli yıllara Görkemcim , hislendirdin akşam akşam beni,
Sen çok yaşa emi arkadaşım…
Sen de çok yaşa canım 🙂
Kuzen Anneanne tükürük köftesi de çok yakında blog’da…
Bunun için şu kıstırgaçlı ızgaradan almam lazım, manuel olan. Simge eksik olmasın domestos ve tel ile kazımış eskisini :))
Yazı mükemmel olmuş..
Sağol kuzencim. O ızgaralardan pazarda satılıyor. Anneme söylesene alsın.
verdiğin tarifi annem yapardı, bizde yumurtalı ekmek denir ama hani bi de ekmeği cırpılmış yumurtaya buladıktan sonra kızartma olay var ya , onunla karışırdı bazen o yuzden annem buna mis ekmek adını takmıştı:)) ve ben hastasıydım. bazen okuldan gelince yapardı kaç tane yersin deyince 10 derdim:)) o da hepsini yiyeymizsin ki deyinye yeriiimmm diye tepinip yaptırırdım:)) tabii ki bitmezdi ama olsun ben yine de isterdim:) birde babaannemin sekerli yumurtası vardı. bunu kim duysa ııyykk der ama ben hastasıydım.bir yumurtanın sarısını fincana koyup üzerine toz şeker ilave ederdi. Beyazlaşana kadar kaşıkla çırpardı. yemin ederim bitmesin diye çay kaşığıyla yerdim:(( ne yazık ki ondan sonra kimse öyle şekerli yumurta yapamadı:((
Aaa, bunu da ilk defa duydum. Çırptıktan sonra mı pişirirdi?
hayır çırpardı sadece çiğ çiğ yerdim:) belki de bu yüzden sesim hep çok yüksek çıkıyordur:)) bazen bende oğluma yapayım diyorum ama açıkçası bu devirdeki yumurtayı çiğ yedirmek gelmiyor içimden:(
Çok enteresan. Hani çiğ yumurta sağlıklıdır derler ya belki de kendi uydurmuştu sana içirmek için şeker katmayı 🙂 Artık kimse cesaret edemez buna bence de 🙂
Ben de dün bu yazımı yazarken burnumun direği sızladı. Hele de anneannemin sofra resmini koyduğumda:
http://oncekadinsonraanne.blogspot.com/2012/11/basarl-cocuk-yetistirme-sanat-egitimi.html
Onun kahvaltı sofrası gibisi yok
Ayrıca zyağlı barbunya, köfte, kıymalı börek ona has lezzetler aklımda
Karşıyakadaki güzel balkonu akşam gevrekçiiiii ve çay
Eveet, gevrek, çay ve İzmir tulumu!!
Bu ekmek teknesine bazı ailelerde krallara layık derler