Ortaokuldayım… Akşam üzeri saatleri… Servisten iniyoruz, asansörü bekleyemeden koşturarak merdivenleri tırmanıyoruz. Çünkü feci şekilde açız. Bizim için hem dost, hem kardeş, hem kader ortağı olan komşumuzun çocukları Semih, İdil ve ben. Üst üste oturuyoruz. Annelerimiz bir gelenek geliştirmiş, ikindi kahvaltımızı bir hafta Rina, bir hafta da annem hazırlıyor ve hangi evde hazırlandıysa orada yeniyor. Böylece hem daha az yoruluyorlar hem de biz sürekli bir arada olabiliyoruz. Bu anlaşma uyarınca doğal olarak beş gün sefarad mutfağı, beş gün de annemin çok meraklı olduğu doğu mutfağından örneklerle ziyafet çekiyoruz midemize.
Eve girerken kokulardan tahmin yürütmeye başlıyoruz: “Hmm patlıcanlı börekitas, bayılırımmm” “Oley be! Çiğ börek.” “Yihuu, iki renkli kek yapmış annem!”
Anneannem ve ekmek teknesi yazımda anlattığım gibi, yemeklerin anılarla birleşen bir tadı olur ya, onun izi asla silinmez. Herkes için vardır böyle anılar. İşte böyle düşünen biri, sadece anıları yad etmekle kalmayarak harika bir eser çıkartmış ortaya ekibiyle birlikte. Yolculuğuna “Anne yemekleri, hepimizin çocukluğudur” diyerek yola çıkmış. Duygularını “Bir şey yapmalıydım… Yapılmalıydı… Onun bizi mutlulukla büyüten lezzetlerini yaşatmalı ve paylaşmalıydım. Belki, ancak böyle olunca onun varlığını hüzünle değil, mutlulukla yanımda hissetmeye devam edebilirdim” şeklinde kağıda döken bu kadın, Güler Sarıgöl Köymen. Kitabının adı ise annesininkızı.
“Kaybetmekte olduğumuz, belki de hiç tatmadığımız yöresel tarifler, anne-kız hikayeleriyle birlikte bir kitapta toplanıyor. Güler Sarıgöl Köymen’in proje tasarımını ve yönetimini üstlendiği annesininkızı, İzmir ve ilçelerinde yaşayan kırk bir kadının lezzete dair öykülerini ve tariflerini kayıt altına alarak gelecek nesillere devretmeyi amaçlıyor.
İki ana bölümden oluşan kitabın ilk bölümünde, Güler Sarıgöl Köymen’in çocukluk anıları ve annesinin tarifleri, keyifli görsellerle birlikte sunuluyor. İkinci bölümdeyse, kırk anne-kızın, kendi sandıklarından çıkan örtüler ve mutfak malzemeleriyle gerçekleştirilen fotoğraf prodüksiyonlarıyla birlikte tarifleri ve geçmişe dair hikayeleri yer alıyor. Özel tasarımı, hikayeleri ve otantik tarifleriyle annesininkızı, okuyucuları çocukluk günlerine geri döndürerek, bu yöresel tatları yeniden keşfetmeye çağırıyor.* ”
*Tanıtım Bülteninden
Anıların sıcaklığıyla beslenen bu kitabın satışından elde edilecek gelirin bir kısmı kadın kuruluşlarına bağışlanacak.
Anneler Günü arifesinde, eğer annenize tek taş pırlanta, elektrik süpürgesi, tava/tencere, mutfak robotu falan gibi “faydalı” hediyeler alma düşüncesinde değilseniz, eski mankenlerin “şef/yazar” kesildiği günümüzde, bence bu kitap harika bir anneler günü anısı olabilir.
Kızlarına el veren tüm annelere ve ondan el alan kızlarına,
annesiyle bu duyguyu paylaşamamış sevdiklerime,
saygıyla…
Güler Sarıgöl Köymen
Çok hoşuma gitti, kitap da değil de yazarın kendi özel defteri gibi. Ne güzel bir şey yapmış. Bizimki hayatta yemek kitabı kullanmaz ama kendime alabilirim sanki 🙂
Tabii, çoğu annenin kitaba ihtiyacı olmuyor aslında. Ama burada çok enteresan, adını ilk kez duyduğum, yerel tatlar var. Bir de asıl güzel kısmı, her tarifin bir hikayesi olması…
ama ben ağlarım:(
Bak “annesiyle bu duyguyu paylaşamamış sevdiklerime” de demiş yazar. Sen de kızına yaparsın…
zaten onu okuyunca oldum böyle.
yaaa görkem bazen içimden ne geçer biliyor musun annesi ev hanımı olanlar çok şanslı sanki derim.okuldan eve döndüğünde misss gibi yemek kokusuunu içine çeke çeke girersin kapıdan.güler yüzüyle üstüne yemek kokusu sinmiş bir anne karşılar seni.kızsa da bağırsa da annendir ya her şeyi anlatasın gelir sarılıp uyuyasın gelir .nazını çeker okul bahçesine düşüp yaraladığın dizini öper ovalar.ama taze taze yapar bunu akşam olup gün batınca yorgun argın kaşla göz rasında değil:(
biz de böyle annelerden olamayacağız işte odur derdim en çok.koğlum büyüdü sayılır lakin kızım pek ufak.yıllar yıllar boyu bir başına açacak evin kapısını belki off offff…
Ah onu hiç sorma. Bak ben hala unutmuyorum o merdivenleri çıkışımı ve annemin bana kapıyı açışını. Biz belki hiç bir zaman çocuklarımıza kapı açamayacağız. Biraz büyüdüklerinde anahtarlarıyla girecekler içeriye. İçeride ne bir kek kokusu, ne özenle hazırlanmış bir sofra. Hangisi daha iyi bilmiyorum, çalışıp, didinip çocuğumu özel okula göndermek mi, yoksa daha mütevazı bir hayat sürüp böyle anılar yaratmak mı?
Kapıyı ben ona değil, o bana açıyor her akşam. Ben varlığımın, kazancımdan daha önemli olduğuna inanıyorum ama destekleyenim yok, işi bırakamıyorum 😦 Ona daha iyi bir gelecek için, telafisi olmayan eksiklikler yaratıyorum ve hergün bunun vicdan azabını yaşıyorum.
Ne güzel günler yaşamısız biz kıymetini şimdi anlıyoruz. Emoş’un yaptığı herşeye ben Rina’nınkilere de sen bayılırdın. Emoş ve kuru köftesi bambaşkaydı benim için.
Bende bu kitaptan istiyorum burda bulmassam bana gönderirsin lütfen.:) İDİL…
Canım, tabii gönderirim ama bulursun diye tahmin ediyorum. Bir de, sizi çooook seviyorum canım arkadaşım benim!!!
Ne kadar güzel düşünülmüş..
Çok beğendim…
Değil mi? Ben de…
Ben senin çocukluğunu kıskandım Görkem. ne güzel komşuluk ve çocukluk arkadaşlığı bu böyle.
eşimden böyle bir hediye alsam havalara uçardım. ama nerdeeee???
Sitare bu vicdan sızısı hiç dinmeyecek bizlerde 😦
Hala da arkadaşlığımız devam ediyor biliyor musun, maaile. (Maşallah diyelim)
Sen kocanın mail adresini var, ben çaktırmadan link atayım, kitabı sana alsın diye 😉
Harput köftesi olsa da yessek 🙂
Babaneeeeeeee!!
:)))
Ya be bir kız Görkemcim 😉
Ah Tüten’cim, sağlığım elverse yapmaz mıyım, çok istiyorum, keşkeeee…
iyi ki varsın ve iyi ki haberdar ediyorsun bizi..
bu arada Selim dün senin kerime hediye ettiğin kitabı gördü, tutu bakıyor felan.. sonra döndü bana: anne keşke görkem teyzenin yanında olsaydık, ben onu çok özledim dedi.. keşlke izmirden dönmemiş olsaydık dedi..
gerçekten içtenlikle teşekkür ediyorum sana, oğlumun hafızasında iyi bir anı bıraktığın için.. öpüyorum çok güzel yüzünden:)
Asıl ben size teşekkür ederim.
Kuzum benim, hala her karşıya bakışımda içim titriyor. İnşallah unutmazlar beni 😦
hah:) bende tam bu blog annelerinden biri otelde yaşıyordu izmire gitmişti bi başka blogcuyla tanışmıştı ama kimdi diye dun dusune dusune bi hal olmuştum:))) sizlermişsiniz:))))) bu ara o kadar çok blog arasında dolaştım ki sanırım beynim döndü:))
Evet, o meşhur çift biziz 🙂
vaaay sahane bir çalışma olmuş, bayıldım:)) Allah annelerimiz başımızdan eksik etmesin…
Aminnn!
Harput köftesi olsada yessek.
Babaneeee 😀
🙂
Gerçekten çok güzel çocukluk hatıraları bunlar..çok şanslısın..Kitap ta çok güzele benziyor..Teşekkürler haber verdiğin için..
Kaç gündür öğlen aralarında elimden düşmüyor kitap. Ama çok fena acıktırıyor 🙂