Sabah sabah Elif‘in yazısını okudum, ruhum daraldı. Alışılmışın dışında bir durum olduğundan değil, yıllardır bir arpa boyu yol gidemediğimi anlamamı sağladığı için. Neredeyse dört sene önce “Gaydiri Gubbak Cemilem” yazımın son paragrafında yazmışım, yine de yaklaşan tehlikeyi sezememişim.
Durum şu: Milletin sevgilisi, çocuğu onu “prenses, peri” sanarken, bizimkiler (Evet kocam da dahil bu kadroya) beni Wonder Woman sanıyorlar. Görkem korkmaz, yalnızlığı sorun etmez, yorulmaz, oğlunu o etkinlikten bu doğumgününe taşırken (Ve tek sosyal yaşantısı buyken) bir gıdım olsun sıkılmaz, depresyonunun derinliklerinde yüzerken bile rutin sorumluluklarını gözardı etmez, sabahın altısında kalkmak, işten gelir gelmez üzerinde mantosuyla mutfağa dalıp yemek hazırlıklarına başlamak, hastayken sürüne sürüne evi toplamak onun için bir nevi spordur. Tek bir kötü yönü vardır, üşür. Onun dışında mitolojik bir kahramandır.
“Bunda şikayet edecek ne var?” demeyin. (Siz de eğer bir Wonder Woman iseniz, muhtemelen diyeceksiniz.) Rica ediyorum, lütfen etrafınıza bakın: Bir; her daim kırılgan, yağmur yağdığında eriyecek, parmağı kesildiği için dünyası başına yıkılıverecek, havaalanında valizini x-ray cihazına koymak için ürkek bakışlarla sağına soluna bakan, arabası olmadan iki adım atamayan, kriz zamanlarında iki cin fikir yumurtlayıp ortalığı idare edemeyen, mazallah grip falan olduğunda dünyanın etrafında döndüğü, bir yere yetişmesi gerektiğinde Hülya Avşar stili, bacaklarını kıstıra kıstıra koşmaya çalışan, aynı gün içinde iki iş birden yaparsa yorgunluktan ölen “ay ben bilemeeemm”ci kadınlara, bir de kendinize bakın. Onlar daima daha uzun yaşarlar, hep güzel ve bakımlı görünürler. Kabul etmesi zor olabilir ama çoğunlukla da yakın çevreleri tarafından el üzerinde tutulurlar.
Tam olarak ne anlatmaya çalıştığım anlaşılmadıysa, bir örnekle açıklayayım:
Geçenlerde Rüzgar’a “Babanı çağırır mısın, damacanayı içeri alsın” dedim. “Neden kendin yapmıyorsun?” diye sordu. “Rüzgar, ben o koca şeyi nasıl taşıyayım?” diye sorduğumda, “Taşırsın, sen çok güçlüsün!” dedi.
Düşünüyorum da… Kendimi ve sahip olduğum değerleri seviyorum ama sanıyorum insan bazen güçlü olmak istemiyor.
Pazar günü bir beni basmamış demek! Yalnız olmadığıma sevinip geri kalan kısmına sinirlendim. Ben de dün önce cinnet getirip hatta sinir krizi geçirip, gözlerimde tansiyon yıldızcıkları uçuşup nefesim göğüs kafesime yetmezken paltomu giyip sokağa attım kendimi.
Cumartesi günü temizliğe yardım talebim reddedilmiş, Uğur büyük çocuğu işe götürmüş (kendince bana tek çocuk bırakıp iyilik yaptı) ve beni kocaman evin temizliği ve kireçlenmiş fıtıklı boynumla baş başa bırakmışken, teleskopik sopalı mopun sopası bozulduğu için bütün evi emekleme pozisyonunda, leğeni peşimden sürüye sürüye temizlemişken, pazar günü o temizlik halinin, ev halkının pazar malaklamasına kapılması sonucu kaybolması sonucu prozac’a rağmen psikopata bağladım!
evi temizle, binbir çabayla kurduğum işim için insanlara satış yap, bir yandan tek kuruş para almadan birilerine iş yap internetten, çocuklarla ilgilen, işkence saydığım yemek işini her gün hallet, evi düzenli tut, çocuklara sürekli eğitici öğretici anne modunda ol sonra gel 1 büyük 2 küçük malak sana osuran eşek muamelesi yapsın.
“alemin enayisi ben miyim lan!?” diye bağırarak kaçtım evden önce. sonra da kafası kopartılmış tavuk gibi sokaklarda dolaştım, ağladım falan!
sırtı, boynu 60 yaşında bir insan kadar kireç bağlamış 30 yaşında gencecik bir kadınım oysa ki. ve özür dilerim ama bıktım artık. çok yorgunum.
evet bana kalbin kadar temiz olan bu sayfayı ayırdığın için teşekkür ederim Görkem.
Ah be arkadaşım, nasıl da haklısın yorgun olmakta. Ne yapsak, nasıl iyi olsak bilmiyorum. Ama bu halimizle, hadi kocayı boşver de, ne kendimize, ne çocuklarımıza hayrımız dokunur sana söyleyeyim…
:)))) ayni fikirdeyim..
ama suc bizim herseyi biz ustlenmisiz , biz yapariz demisiz bi kere.. bin firin ekmek yesek ders alsak hayatta yapamayiz el ustunda tutulan kadinlarin davranislarini.. ben kendi evliligimde kendimi sucluyorum.. adama hic ihtiyac duymamisim hatta ben senden gucluyum imaji bile yaratmisim onunda isine gelmis.. artik cok gec ^ay yapamiyorum tasiyamiyorum ^ desem bile inanmiyor..
dahada kotusu ogullarim benim guclu oldugum ornegiyle buyudukleri icin sevgililerinden / eslerinden de ayni gucu bekleyecekler.. malesef gelinlerimizinde basini yakiyorum gibi geliyor..
Şimdi facebook’da aynı şeyi konuşuyorduk çocukluk arkadaşlarımla. Bu imajı biz doğurduk, biz yaşattık. Artık çatlasak da patlasak da, ne onları değiştirebiliriz ne de kendimiz değişiriz. Oğulların başını yakma meselesi aklıma gelmemişti, hah bir bu eksikti şimdi 🙂
ne tatlısınız 🙂
Teşekkür ederiz 🙂
bütün pensesleri imha edelim bitsin gitsin bence… bu ne be! tamam hala amazon kadınları olabiliriz ama en azında bakıp bakıp uyuz olmayız:D .. ayrıca yukarıda 60 yaşındaki kadın ağrılarını hisseden 30 yaşındaki arkadaşa katılıyorum .+1 bende varım o grupta…
Harikasınız, ben bu yoruma çok güldüm ve prensesleri yok etmek için her türlü desteğe varım :)) Okudukça yalnız olmadığıma sevinsem mi, durumun çok acıklı haline üzülsem mi karar veremedim… Oğlum dört yaşındaydı, bir gün parktan eve gelirken “yoruldum” dediğimde çok şaşırmış ve “sen yorulmazsın ki..” demişti. İnatlaşıp “gayet de yorulabilirim” dediğimde büyük hayalkırıklığı yaşamıştı…
Durum hepimiz için benzer demek ki: Bir yanımızla, çocuklarımızın gözünde uyandırdığımız bu imaj hoşumuza giderken, diğer yanımız ise çoook ama çok yorgun…
özlem hanım aynen size katılıyorum senden güçlüyüm imajını sanirim yıkamayız artık benim kızımda her derdinde sade ve sadece ANNE der cunku bilir anne hemen halledecektir (maddi manevi) siz ilerideki gelinlerinizi düşünüyorsunuz ben kızımı o da rol model beni alıyorsa (ki almasın 🙂 ve bu çark boyle dönüyor demekki deyip aynı yükleri o da yüklenecek… 🙂
Bu zamanda çocuk yetiştirmek bir çelişkiler yumağını çözmek gibi. Hep bir tereddüt, hep “öyle mi yapsam, böyle mi?” endişesi…
Biliyor musun ben Aren’e,isterse annesini güçsüz sansın, “ben onu yapamam Aren baban yapabilir ama” diyorum Yoo benim boyum kısa uzanamam diyorum mesela veya ben taşıyamam git babana söyle lütfen diyorum; beni güçsüz bilsin gerekirse çünkü hastalıktan geberirken bile kocam sana hiçbir şey olmaz der sonra bunu motive etmek için söylediğini iddia eder ben herşeyin üstesinden gelebilirmişim; ne mutsuzluğuma ne hastalığıma inanır gözünde bir wonder woman’ım çünkü; ama başka kadınları kırılgan bulup merhamet gösterebilir mesela; ah görkemcim ahh diye bitiriyorum.
Ah Tüten, sana söylemek istediklerimi buraya yazamam. Bir ara konuşalım…
Tüm bu örneklerin içinde kendimi sürekli bulurken; çıt kırıldım – ay ben yapamam ki diyen kadın örnekleri ise çoook uzun zamandır ben sanırım kadın değilim, farklı bir türüm hissi uyandırıyor… Ve tek takıldığım kendi ellerimle özene bezene büyütüp şekil verdiğim küçük erkeğimin tam da şikayet edip kızdığım babasına benzeyecek ve benimle aynı kaderi yıllar sonra başka prenseslere yaşatacak olması…Yok bunun bir çözümü; kırılma noktası olması lazım !?#%#!&!!!!
Bam telime bastın Gorkie’m gene !
Canım, Ecem, hayır bizim oğullarımız korktuğumuz gibi olmasın lütfen. Olmamalı!
Hayatları bu yazıya uyan anneler,sizler akıllısınız,artık çok geç asla demeyin,mücadele edin,savaşın,ama evde herkes bir işin ucundan tutuncaya kadar da vazgeçmeyin.Bunu ben yapmadım,çünkü,tembeldim,savaşmaktansa,bütün işleri yapmak daha kolay geliyordu.Ama bugün 69 yaşımda çok pişmanım,halen herkes aynı performansı ” r a h a t l ı k l a ” haklarıymış gibi bekliyor,üstelik sayı arttı,gelinler,torunlar,koca,oğullar.Şimdi diyorum ki,keşke mücadele etseymişim,yaptığım her şey çoooooook normal görünüyor ve ben bundan nefret ediyorum.
Bu yazdıklarınızı kesinlikle kulak arkası etmeyeceğim. Hatta çıkışını alıp buzdolabının kapağına, banyonun aynasına yapıştıracağım. Çok teşekkür ederim.
Dertlerimi dile getirmişsiniz. Üniversitede öğretim üyesiyim. Eşime göre zaten yarı zamanlı çalışıyorum. (beyinsel çalışmayı, gece gündüz makale okumayı, günde 12 saate varan ders anlatımlarını es geçiyor tabii) çünkü derslerimi haftanın 4 gününe toplamayı başarıp bir günü daha oğluma ayırıyorum. ama o 4 günde koşturmaktan ölüyorum. evde bakıcı var ve haftada 1 gün temizlikçi geliyor. ama bakıcı elini sıcak sudan soğuk suya sokmaz, sadece “bakar”. temizlikçi deseniz bakıcı iş yapmadığı için fırsat bulunca kaytarır. eve yorgun argın gelip üstüme atlayan oğluma laf yetiştirip yemek hazırlamaya çalışırım. eşim tam yemek zamanı gelip direkt sofraya oturur. o gelinceye kadar ev toparlanmış, masa kurulmuş, oğlanla en az 1 faaliyet yapılıp masal okunmuş ve bir tur oyuncak oynanmıştır. yemek bulaşıklarını toplarken içerden “annesi oğlun (!) yaramazlık yapıyor yine” nidalarına yanıt verilir. çerez- tatlı – kahve faslı sırasında oğlan bacağıma yapışıktır genelde. kahveyi götürdüğümde eşimi koltukta uyumuş bulurum ve genelde bir daha da uyanmaz oğlan yatana kadar. oğlanı uyutmak en az 1 saat sürer. saat 11 olmuştur ve okunacak kağıtlar vardır. ama pilim bittiği için tv karşısına çöker ve katatonik bir halde bakarım. yatma saati gelince eşimi kalrırı yatağa gönderirirm. sabah ta eşim giderken beni uyandırır, kahvaltısını yedirip gönderirim. sonra da oğlan uyanır ve kreş için hazırlanır. onu kreşe götürüp işe giderim. tüm alışverişler, tüm planlamalar, tüm faturalar, tüm resmi işler bendedir. musluk bozulsa tamiriyle ben ilgilenirim. babamız para kazanır, bu yeterlidir ve çok yorulmaktadır. bense nasıl olsa yarım gün çalışmaktayımdır ve şikayet etmeye hakkım yoktur. rahat batmaktadır. surat assam bakan olmaz. herşey üstümde, birazını versem? desem kimse almaz. annemler akrabalar gönül koyar hiç arayıp sormuyorsun gidip gelmiyorsun diye. kaça bölüneyim daha?
Nefesim tükendi okurken. İsyan etmek istiyorum ama kime, neye isyan edeceğimi bilmiyorum. Size sabır dileyebiliyorum sadece…
okurken yoruldum…ev, calisma düzeninizi bir bakima belli bir sisteme oturtmus olmaniz güzel…ancak esinizin bu düzene katkisi “0”…bu konuyu onunla konusmaniz gerek diye düsünüyorum. Cocugunuz yatis saati cok gec. Benim oglum 6 yasinda ve 8 de disler fircalanmis olarak yataktadir. ( istisna sadece hafta sonu ve her hafta sonu degil ). 8 de yatakta olmali, gerekirse gün icinde belli bir Yas itibari ile uyumamali. 8 de yattigi Zaman esiniz ile birbirinizin konusacak vs. zamaniniz olacak.
Aksam yemegi olayina gelince, ben anlamiyorum, neden dört basi mamur yemek yapilmali aksam icin…zaten aksam yemegi cok olmamali, kahvalti tarzina dönmenizi tavsiye ederim,, onu da esiniz cok kolay kurabilir. Bu arada cocugunuz ile gecirmeniz gereken vakit daha rahat bir zamana yayilabilir.
Ev toparlanmasini cocugunuz yapmali bence ( oyuncaklari mesela ), gerekirse de toplamayin, gelen davetsiz misafiriniz sizin icin geliyo ev icin degil:))
Time Management olayini ancak is bölümü yaparak becerebilirsiniz, bunu unutmayin…bir kac tavsiye vermek istedim, yine de size kolay gelsin…selamlar zeren
Ya buradaki anneler şimdi bana küfür saydıracaktır ama ben de sizin gibi olmak istiyorum Görkem abla,geçen seneye kadar çamaşır yıkamayı (çamaşır makinesinde) bile bilmiyordum.Çok şımarık yetiştirildim,elim sıcak sudan soğuk suya sokulmadı.Kendine yetebilen bir kadın olmak en büyük hayalim ama bunun çok zor olacağını düşünüyorum.
Bir prenses olarak ben bütün zorluklarına rağmen Wonder Woman olmak isterdim ya 😀
Canım benim, bu sadece beceriyle alakalı bir olay değil ki… Ben de ütü yapamam mesela. Ayrıca senin yaşındayken çay demlemeyi bilmiyordum ben. Çok ciddiyim. Soğuk suyla demlendiğini sanıyordum. O yüzden, biraz bekle bakalım, içinde Wonder Woman mı var, Bridget Jones mu, yoksa Desperate Housewife mı, görürüz 🙂
Sakın öğrenmeyin,aman ha.Kendi oğullarımdan biliyorum ve görüyorum ki,talebeden,beceremeyen,ay,uf oldu diyen hanımlar “Bana ihtiyacı var ” duygusu uyandırdığından,erkekleri bizden daha mutlu ediyorlar.himaye için kafasında bir endişe doğuyor,her şeyi çözen kadını ise erkek,kadın yerine koymuyor bile,işleri yoluna koyan,çocukları yetiştiren,önüne konulan her işi yapan “At Kadınlar” ise himayeye,romantizme,ihtiyacı olmayan güçlü insanlar.Bir yerde okumuştum,en güçlü duygu,gerçekten sevildiğini hissedebilekmiş.Ben bunu hiç hissetmedim,kimse benim için endişelenmedi,ne annem,ne kocam ne de çocuklarım.Lütfen kendinize gelin,ayağınız burkulsun,bir mazeret bulun,ama sırtınızdaki yükünüzü atın,devirin.
Hafta içi her sabah saat 6 da kalkıyorum, direk mutfağa gir Filiz, çocuklara kahvaltı hazırla, tostlarını yap, yumurta haşla, kahvaltılığı paketle çantalarını yerleştir. Eşine tost yap Filiz. Kendine kahvaltı hazırla, ilaçlarını iç Filiz. Annenin kahvaltısını masaya kur, ilaçlarını hazırla Filiz. Çocukları uyandır, motive et Filiz. Çocukları giydir, oyala Filiz. Üzerini giyin, saçına başına vakit ayır Filiz. Kocanı uyandır Filiz. Çamaşır makinasındakileri, kurutma makinasına, kurutma makinasındakileri sepete çıkar, bılaşık makinasını ayarla Filiz. Çocukları yeniden motive et, saat 07:30 da kavga kıyamet dışarı çık, evde unuttuğun çanta, poşet vs için laf işit Filiz..ve hergün ama hergün işe geç kal Filiz. HErgün ama hergün… Öyle yorgunum ki sabahları uyandığımda bu kısır döngü sebebiyle yataktan kalkmak istemiyorum.
Bir de daha komiği böyle bir sabah sürecimi face e yazmıştım birgün de eşimin kardeşi sabahları 15 dak. erken kalkarsam sorunun çözüleceğini söylemişti..
Filiz… Dışarı çık Filiz. Bir akşam olsun dışarı çık Filiz. (Kendime de söylüyorum aynı şeyi sık sık ama altı senede sanırım üç ya da dört defa yaptım)
kocaya kahvaltıyı bırakın anacım ya.. eşek kadar adamlar, ekmeğin içine 2 lokma peynir koyuversin.. çok sukur o kısmına hiç alıştırmadım ben:) oğlan da kahvaltısını kreşte ediyor. bana bir tek pazar gunleri kalıyor. eh o da olsun diyorum:)))
ben neden boyle prenses olamayacagimi buldum. bir isi birine soyleyene kadar kalkip kendi yapan bir annenin kiziyim hep boyle gordum ve yetistim. evlendim su damacanasini alir misin diye bir soyledim ikinci kere kalktim kendim tasidim. bir seyi kim olursa olsun iki kere soylemekten nefret ederim. e ne oldu cocugun pesinden kos isin pesinden kos evin pesinden kos. Allahtan annem gibi super bir gucum var o imdat noktasina geldigimde hemen ya yardima gelir yada kizi alir bir iki gun beni benle basbasa birakir.
Zaten büyük oranda, kuvvetli annelerin kızları da dominant oluyor. Benim annem de öyledir. Zayıflığı sevmez, “yapamam” cevabını kabul etmez, ama gel gör ki o da çok ama çok yoruldu artık.
Bir de “sen hiç bakımlı bir tip değilsin tarzın salaş” var bizde ulen iki çocukla nereme bakım yapayım
İşte bunlar hep bakımlı, prenses kadın lobisi 🙂
bir de: “bugünlerde kilo aldın, e tabi hiç spor yapmıyorsun. biraz vakit ayır da yürüyüş yap” “arada bir fön çektirsene saçların kırpık görünüyor” Tabii canım, ben bunu düşünememiştim. ne arayı ayrıyayım onu da söyleseniz süper olacak. bazen ojelerimi bile çıkaracak vakit bulamıyorum.
bu ara birşey olmuş annelere demek ki.. Bugün tüm gün temizlik yaptım, uzun zamandır böyle biriktirmiyordum, birikti bir şekilde.. Çocuklar da evde ve ben tastamam çığrından çıkmış şekilde bir onlara bir arayıp babaya bağırıyorum.. Akşam da eve evsahibinin tuttuğu firmadan kontrole geliyorlar bir de.. gece büyük bir kabus görmüşüm, biyopsi felan olacağım diye öldürüyordum rüyamda kendimi sanırım, onun etkisi var üzerimde.. sonra elektrik süpürgesi kulaklarımı patlatıyor.. ve ben bağırıp çağırıyorum: zaten ne var ki sağır da olsam show must go on! mümine kör de olsa, sağır da bir şekilde ayakta ya işler yürür nasılsa… ayyy bir bilendim evdekilere sorma!
Yok Merkür gerilemiş, gezegenler bilmemneymiş falan diyorlar ya. Hiç inanmam öyle şeylere ama bu ara hepimizin “oynatmaya az kaldı” ruh halinde olmamız tesadüf değildir diye düşünmüyor değilim.
Bu arada Müminem, biyopsi miyopsi takma kafana. Hiçbir şey olmayacak. Dün gece rüyamda gördüm seni, ondan bu kadar emin konuşuyorum. Yine de sıkılırsan şu yazımı oku, aynı rahatlamayı hissettiğini düşün. https://ruzgarligunlervegeceler.wordpress.com/2011/05/31/nefes-almak/ Dualarım seninle, güzel haberler alacağız hayırlısıyla…
Eşi akşamları çalıştığı için sabah 6:30’da kalkıp, kızını uyandıran, giydiren, saçını toplayabilmek için kırk takla atan güç bela kapıdan dışarıya çıkaran, arabaya bindiren, kreşe götüren, kreşten işe dönerken sabah trafiğine takılan, akşam koşa koşa işten çıkan, kreşe giden, kızı alan, eve gelen, yemek işini halleden, çocukla kaliteli vakit geçirmek için etkinlik yapan, bu arada çamaşırı yıkayan, çamaşırı asan, çocuğu uyutan, kalkıp evi toplayan, bu döngüde bir saat bile kendine zaman ayırmayı bırakın neredeyse banyo yapmaya bile fırsat bulamayan, hafta sonları da en geç saat 07:30’da ayağa dikilen ben, bir Pazar sabahı salonda uyuyakalan eşimi gidip yatak odasına yatması için kaldırmaya çalışırken, kızım içeriden ne dedi biliyor musunuz?
“NİYE KALDIRIYORSUN CANIM; BIRAK ADAM UYUSUN!”
CİDDİ OLAMAZSIN??
İşin garibi, ben üşümem de 🙂
pek güzel olmuş…
Ooo sen tam olmuşsun o zaman 😀
Oğlum 2 yaşında olacak neredeyse ve doğduğundan beri bir kere bile kesintisiz uyumadım, hala 3-4 kere uyanıp emiyor, akşam ne kadar yemiş olursa olsun. Uykusuzluk beni çökertiyor her manada. Bazen gücüm tükeniyor, sinirim bozuluyor. Her şeyi tek başıma halletmeye çalışıyorum, ev düzenli olacak, oğluma her gün, olmadı 2 günde bir taze yemek pişecek,dışarı çıkartılıp gezdirilecek. Bazen oğluma kahvaltı hazırlamak için mutfağa giriyorum ve çıktığımda öğle olmuş oluyor.Her gün aynı işleri yapıyorum,bazen hafta upuzun tek bir günden oluşuyor gibi geliyor bana. Annem de prenses değil, ben de prenses olamadım. Kimseye minnet etmem, eşime evi süpürür müsün diye sorarım mesela, yapmazsa kalkar kendim yaparım. Evi 1-2 kere süpürmüştür bu arada, o da ben hamileyken. Bazı arkadaşlarımın eşleri cam ve halı siliyor 🙂 Ben eşime bu işleri asla yaptıramam,- aslında yaptırmak da istemem- ama nasıl bir yetenek var bu kadınlarda ve neden bende yok o yetenekten? 🙂 Tamiratlık işleri bile yapmıyor ve yapmadığı her şeyi ben sırtımda taşıyorum, sürekli aklımda o yapılmayan işler, tamir edilmeyen dolap, çağrılmayan usta.Ev ile ilgili her şey benim omuzlarımda. Bazen isyan ediyorum, o zaman da hemen sinir bozukluğu tanısı konuluyor bana 🙂
Çok iyi bir baba ve iyi bir eş, çok çalışıyor ve işten kalan azıcık zamanını bizimle geçiriyor, hakkını yiyemem ama bazen beni kadın gibi değil de erkek arkadaşı gibi görüyor sanırım. Ben ilgi beklerken o salak bir espri yapıp üzüyor beni mesela 🙂 Sonra da ne yapacağını şaşırıyor, o kadar ki alışmamış ilgi beklememe 🙂 Hani böyle narin, yemek yerken bile yorulan kadınlar var ya, neden öyle olamadım ben? Olmak da istemem belki de ama çok çok yorgunum.
Bir de şuna çok üzülüyorum bazen , ben herkesin yardımına koşarım, hamile arkadaşlarıma sevdikleri şeyleri yapmaya çalışırım, bazı kayınvalidelere bakıyorum da anneyi aratmıyorlar insana. Bana annemden başka bir kap yemek getiren olmadı şimdiye kadar. Bazen hiçbir şeye ihtiyacım yokken birisi “Bir ihtiyacın var mı?” ya da “Nasılsın?” dese, kendimi çok özel hissedeceğimi düşünüyorum
Nedendir bilmem, benim de en çok o “salak” espriler canımı acıtıyor. Ciddiye alınmamak mı, durumun espri malzemesi edilmesinin trajedisi mi, yoksa “aman canııım, takılıyorum sana” şeklinde bir cevap aldığımda söyleyecek sözün kalmaması mı bilmiyorum. Ama benim eşim de sık sık yapıyor onu.
Belki şu şekilde teselli edebilirim, yakında gece uykuları uzayacak. İki yaşına geldiği halde hala sık sık emmeye devam etmesi, memeden kesme sürecinin biraz sıkıntılı geçeceğine işaret ediyor gibi, ama er geç bitecek, uykular düzelecek, çocuk kreşe gidecek, o zaman her şey biraz daha tahammül edilebilir olacak 🙂
Memeden kesme serüvenimiz oğlum açısından bol gözyaşı içerecek, benim açımdan da bol sabır denemeli geçecek gibi görünüyor 🙂 Gece beslenmesini kesmeyi defalarca denedim ama başaramadım, aslında değişikliklere kolay adapte olan bir oğlum var ama bu konuda zorlanacağımız kesin. Emzirememekten çok korkmuştum, emzirmek başıma bela oldu 😀
Benim eşim de “Öküzüm ben” diyor o esprilerden sonra ama olayın özünü anlayamadığı için tekrar yapıyor 🙂
Biraz el üstünde tutulmak fena olmazdı diye düşünüyorum sonra da belki de o beni kendi bildiği şekilde el üstünde tutuyor, ben haksızlık ediyorum diye üzülüyorum.
bende cok korkmustum memeyi birakmayacagindan emindim.. hatta bikac kez denedim ama sonra zamani gelmis ki, ve bende o dogru zamani yakalamisim ki birakti memeyi.. yaptigim dogrumuydu bilmiyorum ilk ogrendigi kelime anne babadan sonra “aciyo” kelimesiydi, memeye kirmizi oje surdum kan efekti yaptim ve birakti.. lohusalik 40gun surmuyor ne zaman cocuk memeyi birakiyor siz eski siz oluyorsunuz.. sevgiler
Bayanlar merhaba zannediyorum ben sizden biraz farkliyim, belki iyi yönde belki de kötü:))
Benim 6 yasinda bir oglum var ve su anda ikinciyi bekliyoruz…Insallah sagliklarla dünyaya gelir…
Esim tüm gün calisiyor, ben su anda calismiyorum. Ancak önceden calisiyordum. Size günlük gidisati anlatiyim istedim. Sabah esim kahvaltiyi hazirlar. 6 – 6:30 gibi kalkiyor. Ben 7 de kalkiyorum. Oglumu uyandiriyorum. Hepimiz beraber kahvalti ediyoruz. Ben sofrayi topluyorum, oglumun yuva icin ekmegini hazirliyorum, esim oglumun dislerini fircalamasinda asistanlik yapiyor:)) ve evden cikiyor. Ben bulasik makinasini toplayip kirlileri koyduktan sonra oglum ile evden cikiyorum ve onu yuvaya birakiyorum. Evime temizlige 2 haftada bir temizlikci geliyor. O arada evi süpürmüyorum. Sadece banyo ve tuvalet icin ufak bir temizlik yapiyorum. Gün icinde sadece yemek yapiyorum o da kendim ögle yemegi icin. Gün icinde yürüyüs yapiyorum, bazen arkadaslarim ile bulusuyorum, spora gidiyorum. Aksamüstü 5 gibi oglumu araba ile yuvadan aliyorum. Evde onunla muhabbet ediyoruz, biraz oyun oynuyoruz, cizgi film seyrediyor. Cay ve Kakao iciyoruz:)) Sonra baba Saat 6:30 – 7 gibi geliyor, ben aksam icin yemek yapmiyorum. Sadece kahvalti ediyoruz. Bazen esim hazirliyor bazen de ben…Sonra baba ogluna kitap okuyor ve onunla yaklasik 45 dakika ilgileniyor. Bu arada ben baba ve oglun arasina girmiyorum, kendileri vakit geciriyorlar. O sirada ben sofrayi topluyorum, makinayi yerlestiriyorum, yatis icin hazirliklari yapiyorum. Evi cok toplamiyorum, sadece görünenleri toparliyorum. Oglum kendi oyuncaklarini odasina götürüyor. Sonra disler fircalaniyor, tuvalete gidiliyor ve en gec 8:15 te oglum yataktadir. Iyi geceler öpücügü, sarkisi en fazla 10 dakika sürüyor…Uzun seramoni yok. Böylece esim ve ben gün icinde yaptiklarimizi anlatacagimiz, tv ye bakacagimiz, 2 saatimiz var. Her hafta sonu gelecek haftanin programini yapariz, nereye gidilecek, banka vs hepsi tartisilir. Hafta ici cok fazla bu tür konulara Zaman ayirmayiz.
Sistem kurmak cok önemli, onu oturtmak ise daha da önemli. Esiniz ile paylasim yapmak zorundasiniz, yoksa bir gün kafayi yersiniz, enerjiniz tükenir. Benim esim ütüsünü kendi yapiyor, tüm gömleklerini mesela. Ilk hamilelik aylarinda tüm ütüyü o yapiyordu. Camasiri kendi makinaya koyar ve sonra asar. Su siralar ben agir tasiyamadigim icin…Normalde de yapiyor zaten…Alisverisi ve yemegi evde ben yaparim…
Hayat paylasimdir bayanlar ama siz durumunuz anlatmadiginiz sürece esinize bunu iletmediginiz sürece bu böyle devam edeeeeeeeeer gider…Secim sizin, kolay gelsin…selamlar zeren
Simdi yazimi okudum da galiba ben hic bir sey yapmiyor gözüküyorum, yani diger yazilarla karsilastirinca:)) ama evde herkes mutlu ve huzurlu…kimsenin bir sikayeti yok…demek ki hersey yolunda:))bende mutluyum, belki sadece aksamlari esimle disariya cikmayi, sinemaya falan gitmeyi isterdim ama o da olacak insallah ilerde cocuklar büyüyünce, birbirimize daha fazla vakit ayirabilecegiz…
Öncelikle size rahat, güzel bir doğum ve lohusalık dönemi diliyorum.
Çok şükür, bence de sizin tarafta herşey gayet yolunda 🙂 Evet sistem önemli, bizim gibi gidişattan şikayetçi olanların, biraz da takıntılarımızla durumu bu hale getirdiğimizi kabul etmek lazım. Bir şeyi merak ettim, oğlan da mı kahvaltı ediyor akşamları?
Merhaba!
güzel dilekleriniz icin tesekkürler!!
Dogacak bebegimizde bir sekilde evin bu sistemine alismak durumunda kalacak, er ya da gec:))
Aksamlari o da kahvalti ediyor, sicak yemek okulda veriyorlar…”ben spagetti istiyorum, ben balik kroket istiyorum” diyor bazen…buzdolabimda varsa isitiyorum onun icin, veya firinda kroket yapiyorum, 20 dakikada oluyor zaten, basinda durmadan…
Acikcasi daha zahmetli olan birsey isterse burasi restoran degil, sofrada ne varsa o yenecek diyorum…bazen sadece bir – iki dilim ekmek yiyor, yaninda havuc, salatalik, domates veya elma ( ki kahvaltilik hazirladigimda bunlar oluyor zaten ) yiyor…Günlük ihtiyacini aliyor, yoksa hareketli olmazdi. Doktoru da hersey yolunda demisti son kontrolde…
Ben biraz rahat bir anneyim, takintilarim yok…titiz bir insan degilim cok sükür:)) salonumda oglum oyuncaklari, bizim dergilerimiz kitaplarimiz hersey ici ice…belli bir düzen var ama ben hergün toz almam, öyle biri de hic olmadim:))
Esim mesela isten geldiginde oglumun bir saatlik aglama krizi olurdu. Esim bana derdi ki kalkma yerinden, aglasin. Her agladiginda gidersen alisacak…Ben seninle aksam yemegimi yemek istiyorum, konusmak istiyorum, oglumuzla ilgilenmeni bu süre zarfinda istemiyorum derdi…Oglumuzda aglardi aglardi ve susardi:)) Gece de kaldirtmazdi beni…ve gercekten hic sebepsiz aglamalari olayi cok kisa Zamanda cözüldü ve 10 aylikken aksam yatip Sabah kalkiyordu….
Galiba birazda Kati olmak lazim, egitim bunu gerektiriyor…bebeklikten baslayan bir sürec…
yeni bebegim ile yasadiklarimi size aktarmak icin sabirsizlaniyorum:)) blogunuz cok güzel tebrikler!
Teşekkürler…
Ben de merakla bekliyorum 🙂
yazınızı okudum çook güzeldi…yorumları okudum 3 aşağı 5 yukarı herkesin hikayesi aynı.iki çocuk annesiyim kızım 8 yaşında oğlum 2 ..çalışıyorum evde bakıcım var günlük işlerin hepsini yapıyor yemek çamaşır ev toplama vs..temizlik için yarım gün her hafta temizlikçi geliyor..akşam kızım ve eşim 18:15 de evdeler ..sıcak yemek her zaman bulunur asla kahvaltıyla geçiştirmem ..çocuklarım sebze yemeği yemeli ve sıcak bir çorba ..öğretmenim genelde 6 ders saati günlük çalışmam, öğrencilerim ergen 🙂 26 tane ergene laf anlat ders anlat eve gel susmayan devamlı ağlayan oğlumla 3 saat geçir bunun en az 30dakikası havanın sıcaklığına göre parkdayız..buraya kadar yorgunluk başlar ama eşim bitanem gelince her şey bir anda değişir yükümün yarısı omuzlarımdan kalkar çocuklarla ilgilenir sofrayı beraber hazırlar beraber kaldırırız çocukların sütlerini hazırlayıp içirir ,yatırır, kızımızın ödevleriyle ilgilenir ..onlar ödev yaparken ben oğlumla tekrar oynarım..paylaşıyoruz işleri hayatı her şeyi benim yarım gibi..asla gocunmaz ev işi yaperken pantolonu ütüsüzse kızmaz kendi yapar ben yapıncada teşekkür eder..çalışıyorum iki çocuk ve ikinciünversiteyi okuyorum .derslerimde çok iyi bu arada :))kısacası önemli olan paylaşmak bence ..bende kazandığım parayı eşimle paylaşıyorum benim senin paran olmadı hiç bir zaman ..biz olamayı başardık…herkesin biz olması dileğiyle..
Öznur Hn. kesinlikle size katiliyorum. paylasmak herseyi, üzüntüyü, sevinci, ev islerini herseyi ama herseyi paylasmak…sonucta ayni evi, ayni yatagi paylasiyorsunuz, ayni havayi soluyorsunuz…Cocuklarimiz da kendi kendilerine dünyaya gelmediler öyle degil mi…
Ben acikcasi kendini harap eden annelere cok üzülüyorum…Niye ki anlamiyorum, mantigim almiyor…Ben en iyisini yaparim diyen annelere, herseye kosturan, hem calisip hem ev isi yapan, ütüyü kendi yapan, camasiri kendi yikayan, asan, hafta sonu cam silen, hali yikayan…halbuki kendimize vakit daha cok ayirabilsek, kurslara gitsek, disarda kosumuzu yapsak, sporumuzu yapsak, yogamizi vs…Birakin bebeginizi, cocugunuzu esinize, cikin tek basiniza, takin kulaginiza müzigi, bosaltin kafanizi binlerce düsünceden, ne yemek yapacagim derdinden… sahilde bir yürüyüs yapin, mis gibi deniz kokusunu bi icinize cekin…bakin nasil iyi geliyor…Biz istedigimiz sürece herseye vakit ayirabiliriz…2. üniversiteyi de oluruz, üzerine master da, doktora da yapabiliriz:))
Ben almanyada yasiyorum, benim bir bakicim, her hafta temizlige gelen yardimcim yok. Ama buna ragmen kendimi hirpalamiyorum, esime acikca söylüyorum, o da zevkle bana yardim edecegini, benim yorulmamam gerektigini söylüyor, sizin esiniz gibi cok anlayisli cok sükür…Esim bir kere bile beni ev isi ile ilgili elestirmemistir, Neden bunu sunu yapmadin dememistir…Ayagini uzatip, mac seyretmez, beni de mutfakta calistirtmaz…10 yildir evliyiz ve cok sükür birbirimizi tamamliyoruz…Allah herkesin karsisina böyle insanlar cikarsin…
Aksam kahvalti konusunda ufak bir Bilgi: Burda Abendbrot deniyor ve genelde almanlar günde sadece bir ögün sicak yemek yiyorlar, bunu ben buraya tasindigimdan beri uyguluyorum…Kahvalti icerigi cok detayli olmamakla beraber, sadece corba da olabiliyor, salata da. Ben oglumu yemek konusunda hic zorlamiyorum. Aksam kendisi havucu salataligi yiyiyor. Sofrada ne varsa…Cocugu da yemek konusunda zorlamanin sonuclarinin cok aci oldugunu biliyorum…Aksam yemegi icin besamel soslu firinda sebze yapmiyorum…full menü hazirlamiyorum…Bunu esim zaten benden istemiyor, yapsam da bana kalir yemesi ertesi gün…Bazen disarda yedigimiz oluyor, özel günlerde:)) Bazen canimiz cok cekerse Pizza söylüyoruz:)) Ha bu arada ne yalan söyleyeyim, yemek yapmaktan büyük zevk aliyorum…Pisirmek, kek yapmak, yeni tarifler denemek…Zorunda oldugum icin degil keyif aldigim icin…
Harika bir hafta sonu diliyorum hepinize! Burada günesli bir hafta sonu yasayacagiz, zannediyorum hep disarlarda olacagim:))
Zeren
Öyle haklısın ki
Insan bazen güçlü olmak istemiyor
Yoruluyor ağır geliyor zor geliyor
valla görkem yazını okuyunca diil de yorumları okuyunca anladım ki ne ben birilerinin gözünde wonderwoman’ın ne de kocam anlayışlı ve bana yardımcı! en büyük tartışmalarımız ev düzeni hakkında ama mesela bi kere bile ütüyü eline almışlığı yok! arada süpürge yapar o kadar! abi bu kadınlar kocalarına bunları yaptırmayı nasıl beceriyorlar? ya da evde yemek yok diye söylendirmemeyi?
Parmagi kesilince dunyasi basina yikilan kadin kisminda gulme krizine girmemek icin ugrasinca suratimda salakca bi siritma kaldi :)) Ah ben istemez miyim kendimi bi tarafa, yarali elimi bi tarafa savurayim diger elimin tersini alnima dayayip fenayim a dostlar tripleriyle cosayim! Ama olmuyo ki yemiyo kimse. Azcik popom koltuk yuzu gorse biri bitiyo dibimde “anneee kaallkkk” diye. “Yavrum bak ben hasta olduuuummmm, elim uff olduuu, doktor amca igne yaptiii, ayyy cok aciyooo” diye iki satir duygu somurusu yapayim diyorum birinci satir bitmeden laflar agzima tikiliyo ;))) bu yaziyi okuyana kadar gecen hic bi linki es gecmedigimden Elifin de senin de bir suru yazisini okumus oldum, keyiften dort kose oldum valla. Her satiri sozcugu hakliliktan yikiliyor, ulen dogru beee yapmiyorum artik boyle!dedirtiyor, basindan kalkinca eski hale geri donecegimizi bile bile 🙂 ama yine de yalniz olmadigini bilmek her zaman guzeldir 😉
Parmağı kesilen kadın sen değilsin yalnız, sen, parmağı doğranan kadınsın 🙂 🙂
Adamı (ay pardon kadını) da, gece gece, emrivaki ile bloga böyle davet ederler 🙂 🙂
Aah Görkemm, yine arkadaşlarla defalarca tartıştığımız bi konuyu yazmışsın..
Ben de kendi yaşamımdan birkaç örnek vermek isterim, şöyle ki..
Eşimin okul, iş vs çevresindeki neredeyse tüm arkadaşlarının eşleri, kız arkadaşları, nişanlıları vs ‘Ayy, ben sensiz yapamam, uyuyamam, denizde çalışmaa, beni bırakıp gitmee’ diye bunu neredeyse ilişkilerinde bir koz konusu haline getirmişken, ben her yeni işte, teklifte eşimi deli gibi gaza getirdim, ‘Sen yaparsın, Bodrum-Gökova sana yetmez..’ diye diye haftalar bazen aylarca süren turlar, artan sorumlulukla bırakılmayan işler, çocuklar bi de annelerinden ayrı kalmasın diye yarım bırakılan ve arkaya dönüp bakılmayan iki üni diplomalı bir kariyer, bi de üstüne ağızlarını yaya yaya her yaz aynı soruyu soran gerzek prensesler!! ‘Ayyy sen nasıl dayanıyorsun, ben asla onsuz uyuyamam’
Bense bırak uyumayı yaz boyunca iki çocuğa hem anne hem de babalık etmekten, tiyatro, deniz, havuz, sinema, doğum günü, kurs, etkinlik taşıyıp durmaktan, eşimin ailesinin de her türlü banka,fatura, hastane randevusu.., baba evinde çekicin yerini bilmezken şimdi marangoz, demirci, tesisatçı, elektrikçi numaraları cebinde kayıtlı yandan yemiş bir Wonder Woman oldum!!
Madalya takan yok tabii ki.. O prenseslerin sesini duymazdan gelerek yaşanacak daha çooook yaz var sadece!!
Öfff amma yazdım, bi ara konuşalım bunu, öpüom!!
Konuşalım valla, ya da konuşmayalım, içelim 😀
Görkemim, ben atlamışım bu yazını…
Kalemine sağlık.
Esip gürlesek de “istediğimiz gibi olmayacağı” endişesiyle “ben yapayım en iyisi” tavrımızı değiştirmeyeceğiz, o kesin. Ama yine de ilaç gibi geliyor, tek süper kahraman görünümlü esirin sen olmadığını bilmek.
Sırf gece kesintisiz uyuyabilmek için; 4 aylıktan beri kendi odasında uyuyan çocuğunun, 3 olduktan sonra yatağında yanına yatmaya başlamış ve bir büyük “annelik başarısını” yitirmiş biri olarak söylüyorum: Amaaaan nasılsa kovacak yakında beni yanından, odasından. Hep benimle mi uyuyacak? Deliksiz uyku şart! 😛
Sağol Şebnem’cim, başarısızlık değil bu bence; Eğer sen dört aylıktan beri kendi odasında uyuyan çocuğunun, üç olduktan sonra yatağında yanına yatmaya başlamışsan, mutlaka bir nedeni vardır 😉