Gittikçe morukluyorum sanırım; aklıma her olayla ilintili bir fıkra gelir oldu.
Nasreddin Hoca bir gün eşekten düşmüş. Etrafındakiler telaşla doktor arayışına girmişler. Hoca ısrarla itiraz ediyormuş. Birisi, “Be Hoca, ne inat edersin, gelsin, iyi etsin seni işte” deyince Hoca, “İllâ yardım etmek istiyorsanız, bana doktor değil eşekten düşmüş birini getirin. Benim halimden en iyi o anlar demiş.
Ne alaka diyorsunuz değil mi? Anlatıyorum; Farkettim ki, çevremizdeki herkesi elimden geldiğince “Anne”lerden seçiyorum. Rüzgar’ın doktoruna karar verirken iki önceliğim vardı: 1. Hastane doktoru olması 2. Mutlaka ve mutlaka pozitif bakış açısına sahip olması. Buket Hanım’ın bu özelliklerinin yanında bir anne olması benim açımdan hafif bir yemeğin üzerine yenen kaymaklı kemalpaşa tatlısı idi. Psikiyatrımız… o da anne. Rüzgar’ın öğretmenleri: anne. İstisnaları vardır elbet ama ben annelerin birbirlerini her zaman daha iyi anlama potansiyelleri olduğunu düşünüyorum. Nereden mi biliyorum: Benim çılgınca endişe ettiğim konuları sevgili kocamın alaylı gülümseyişlerle karşılamasından. Bunun tam zıttı olarak, aynı şeyle ilgili hangi arkadaşımı arasam, endişemi, kaygımı tamamiyle paylaştıklarına şahit olmamdan.
Rüzgar’ın öğretmenine attığım elektronik postama gelen cevabı okuyun… Aslında bayağı zaman oldu bu yazışma gerçekleşeli. Babamı kaybetmemizden hemen sonra, annemin bitmez tükenmez bürokratik zorunluluklara boğulduğu dönemden… Sıkıntılardan, üzüntüden bunaldığımız o günlerde, öylesine içimi ısıttı ki, hemen kopyalayıp taslaklara atıverdim. Yazmak da bu güne kısmetmiş…
Ebru Hanım, Aslı Hanım;
Annem bu gün de gelemeyecek gibi görünüyor.
Uçak 22.00’deymiş, yani bu gün gelse bile Rüzgar’ı almaya yetişemeyecek. Ben yine iş çıkışı (geç) alacağım. Umarım sizi zor durumda bırakmıyoruzdur. Mahcup oluyorum valla. Tekrar teşekkür ediyorum zor zamanlarımızdaki desteğiniz için.(…)
Bir de sorum var: Şu balık köftesi olayı nedir? Hazır mı alınıyor, siz mi yapıyorsunuz, siz yapıyorsanız tarifini alabilir miyim? Dün yine üç tane yemiş Rüzgar (Maaşallah!). Evde de yapayım diyorum. Yemeden önce sorduklarında ne diyorsunuz? Yani balık köftesi olduğunu biliyor mu, yoksa sadece köfte olarak mı biliyor? Hani ağzımız bir olsun diye soruyorum 🙂
Tekrar teşekkürler, sevgilerimle…
GörkemSevgili Görkem Hanım;
Siz Rüzgar’ı ve bizi hiç düşünmeyin. Burada herşey yolunda, hiçbirimiz de zor durumda kalmıyoruz… Artık biz kendimizi bir aile gibi görüyoruz, mahcup olmanızı gerektirecek bir durum yok. Böyle düşünürseniz üzülürüz.
Yemek sırasında yanlarındaydım,Rüzgar elinde arabaları uyku odasına gitmek için sabırsızlanıyordu. Sohbet ederken eliyle yüzümü inceledi, farım hakkında bilgi aldı, sizin farlarınızı anlattı (sizin de varmış parlak bir göz boyanız 🙂 ) ve sonra sarılıp “Ebru Öğretmen seni seviyorum” dedi 😀 Tabii Rüzgar’dan çok alışık olmadığımız için çok mutlu oldum, elim ayağıma karıştı ama sizin için de öptüm merak etmeyin 🙂
Balık köftesi de benim ablamın icadıdır bizim evde… Biz şu anda sardalya ile yapıyoruz. Balıklar fileto temizlenir ve rondodan geçirilir. (Rondo domestos ile iyice yıkanır ve 2 gün ağzı açık bırakılırsa koku falan kalmıyor)
Ya da minik minik kesilir. İçine bayat ekmek, tuz, karabiber konur ve köfte şekli verilir zaten aynı diğer köftelere benziyor rengi. İsterseniz yağda kızartırsınız ya da tepsiye biraz z.yağı döküp köfteler dizilir ve biraz da üzerlerine yağ gezdirilir sonra da fırına konur. Fırında daha hafif olduğunu düşünüyorum ama çocuklar için fark etmedi, ikisini de çok sevdiler. Açıkçası şu ana kadar “bu ne köftesi?” diye soran olmadı, biz de bir açıklamada bulunmadık. Çünkü görüntüsü aynı diğer köfte. Evde yaparsanız Rüzgar’a “okuldaki köfteden yaptım” diyebilirsiniz….
Ucu açık cevaplar herzaman işe yarar 🙂Çok öpüyorum
İyi Çalışmalar
Sadece samimi ama basit bir cevap bile yetecekken yüzüme yayılan gülümsemeyi hayal edebiliyor musunuz?
Peki, oğlumun emin ellerde olduğuna dair inancımın pekişmesinin verdiği inanılmaz iç rahatlığını…?
İşte bu! Ya esasen insan karşındaki nedir ne değildir hemen anlayabiliyor da, bazen işimize gelmiyor yahut yapacak pek birşeyimiz olmuyor o sırada anlamamış gibi yapıyoruz ki bu da şuurlu olmuyor. Cümlem çok abuk oldu biliyorum.. Ne mutlu Rüzgara ve sana 🙂
Teşekkür ederim Deli Annem. İç huzurumuz eksik olmasın, hiçbirimizin…
Görkemciğim senin her yazın benim gözlerimi ıslatıyor ama dramatik bir biçimde değil asla. Sanki kalbimin yanındaymışsın da hissettiklerimi dillendiriyorsun taa uzaklardan. Doğumdan hemen sonra sadece anne olan kişilerle kurduğum ilişkilerimin sebebini beynime gizlice taktıkları çipten sanıyordum ben :)))
Bu arada yakışıklı Rüzgar Paşamın yanında büyümüş de kocaman prenses olmuş Elifçiği görmek çok güzel. Buradan Beyza’ya da selamlar …
Canım benim, kim derdi ki lise sıralarını paylaştıktan sonra, çocuklarımız da aynı masayı paylaşacak… Şükürler olsun.
böyle iyi okulların ismi kesinlikle paylaşılmalı 😉 Hangi anaokulu burası. Çok sevindim sizin ve rüzgarın adına
Çok teşekkür ederiz. Rüzgar’ın okulu; İzmir/Bostanlı’da Şeker Portakalı Anaokulu.
Kesinlikle katılıyorum. Bir anneyi ancak bir diğer anne anlayabilir. Bu seneki lider öğretmenimiz anneydi. hem de iki çocuk annesi. ve çocukları bizimkilerden bile küçük. çok garibime giderdi kendi çocuklarını anneanne-babaanneye teslim edip, gelip bizim çocuklarımıza bakması. Ama bu sene 4 yaşa geçeceğimizden sanırım öğretmenimiz değişecek.
Doktorumuz da çok şeker bir baba.
Sizin şu öğretmeni buralara da klonlasak?
Ahh zaten keşke öyle bi imkan olsa önce annemden sonra öğretmenlerden, yardımcılardan falan üçer beşer klonlarım. Bi tek kendimi ve oğlumu klonlamam 🙂
:)))) Görkeeeeeeeeeeeeemmmmmmm foto anılarımı, yazın kelbimi deldi geçtiiiiiiiii…dua edin yahu okulumuza geri dönelim ……Neyse az kaldı……Ayrıca kafamdaki bir soruyu sormuşsun…hahahahahah yapiim bari…………ve selamı aldım… 🙂 bizden de size selam…..
Beyza’cım, siz iyi olun da okula dönersiniz nasılsa canım benim.
Evet, köfteyi yapmak lazım, üşeniyorum yahu ne zamandır.