Rüzgar'ı elimden geldiğince dogmalardan, tek boyutluluktan, öznel saptamalardan uzak yetiştirmeye çalıştığımı biliyorsunuz. Çevreden gelen uyarılarla, zaman zaman ciddi darbeler alsam da, bu yanımı törpülemedim, asla da törpülemeyi düşünmüyorum. Çocuğumun geleceği ile ilgili pembe hayallerim yok. Hiç bir zaman "Büyüdüğünde doktor olsa" demem, "bilmem kimin kızı dahi çıkmış, şunun oğlu absolute kulakmış, keşke Rüzgar da öyle olsa" diye… Okumaya devam et Bu yazı özel bir çocuğun özel ailesi tarafından, kalbi kırılan bir meleğin kalbi bir daha kırılmasın diye kaleme alınmıştır
Kategori: Aile
Anlar…
Haziran ayında, sarsıcı bir deneyim yaşadım. Üçüncü defa ölümden döndüm. Gariptir, başıma gelenleri yansıtma konusunda her zaman alabildiğine rahat davranmama karşın, bu konuyu açmak uzun süre içimden gelmedi hiç. Sonunda biraz kafayı toparlayıp olanları anlattığım aşağıdaki yazı, geçtiğimiz Temmuz ayında, Lime Bodrum Magazin'de yayımlandı. Geçenlerde okudum: Genç bir kız hayatında en iz bırakan anı anlatıyordu; Yıllar öncesi,… Okumaya devam et Anlar…
Devreler yandı!
- Anne, sen evlenirken o beyaz evlilik elbisesinden giydin mi? - Gelinlik giydim, evet. - Babam senin kim olduğunu bilmiyodu heralde. - Nasıl yani? - Hani gelin kıyafetinde yüzünün önünde bişi oluyo ya, yüzün görünmüyo. O yüzden kimle evlendiğini bilmiyosun. - Oğlum Kemal Sunal filmi falan mı seyrettin sen? O süs gibi bir şey. Ben… Okumaya devam et Devreler yandı!
Hoş mu geldin yaz?
Okul zamanı, saat 07.30'da yataktan malayla kazıdığın velet, tatil günü saat 07.00'da hönkürerek uyanır: - Anneee acıktııııım!. Ne zaman olur kahvaltım? Yataktan kalkar, alelacele yüzünü yıkar, o duvar senin, bu duvar benim, çarpa çarpa mutfağa ilerlersin. - Hani kahvaltı nerde? Tabağı önüne koyarsın. Uyku sersemi, ellerini yaka yaka yaptığın tosttan bir ısırık (Evet sadece bir… Okumaya devam et Hoş mu geldin yaz?
Bir mutfak robotuna, anneliğim!
Shakespeare'in, III. Richard oyununda, Kral III Richard, Richmond’la karşılaştığı savaş alanında,“Bir at! Bir ata, krallığım” diye haykırır. Benim de her Anneler Günü arifesinde, böyle, "Bir düdüklü tencereye" veya "Bir mutfak robotuna anneliğim!" diye bağırmak geliyor içimden. Özel günler, özel insanların hatırlarını sormak, onları anmak için değerli ve önemli, gerekliliğini tümden reddetmiyorum. Ama şu pek "büyük" markalar, kampanyalarıyla komik… Okumaya devam et Bir mutfak robotuna, anneliğim!
Bilyelerim, şekerim, topacım.
Uzun zaman önceydi... Kabristana, ziyarete gitmiştim. Sessiz bir kalabalık önümüzde yürüyordu. Ellerindeki rengarenk balonlarla, oyuncaklarla ürkütücü bir tezat oluşturuyordu sessizlikleri. Aklıma geldi bir şeyler ama üzgündüm, gergindim, tam anlamlandıramadım. Ziyaretimi yaptım, kendimle konuştum, yaban otlarını ayıkladım... Sonra bir baktım, hemen yanımızdaki yerdeler. Balonları bir taşa bağlayıp, dua etmeye başladılar. Bir de oyuncak bebek koydular mezar… Okumaya devam et Bilyelerim, şekerim, topacım.
Yahu bu kadın kim?
Telefon çalıyor, arayan, diğer yaklaşık otuz beş çağrıyla aynı kişi. Annem: Çocuğun ateşi düşmemiş. Ben: Sana da merhaba anne. Annem: Merhaba merhaba. Ateşi düştü demiştin. Düşmemiş. Ben: Ay düştü anne. Yalan mı söyleyeceğim? Hem nerden anladın düşmediğini? Annem: Facebook’da fotoğrafını gördüm. Ben: ????!!!!!?? Annem: Fotoğraftan belliydi, görür görmez anladım. Ben: ???!!! (Katatonik halim devam ediyor)… Okumaya devam et Yahu bu kadın kim?
Vur dedi, öldürdüm!
Geçenlerde Buya, benim blogu bayağı bir alt-üst etmiş, sonra da şu yazıma kibar bir serzenişle yorum bırakmış: " elbise, ütü ve sümük olayına koptum 🙂 ütü olayını 3 kerede anladım ama :))))) koptum sonrasında:)) ya görkem eskiden daha uzuuuunn yazıyormussun :(" Evet, gerçekten eskiden daha uzun yazardım. Bir kere, daha çok vaktim vardı, ikincisi Buya'ya cevabımda da yazdığım… Okumaya devam et Vur dedi, öldürdüm!
O beni prenses, peri “sanmıyor”!
Sabah sabah Elif'in yazısını okudum, ruhum daraldı. Alışılmışın dışında bir durum olduğundan değil, yıllardır bir arpa boyu yol gidemediğimi anlamamı sağladığı için. Neredeyse dört sene önce "Gaydiri Gubbak Cemilem" yazımın son paragrafında yazmışım, yine de yaklaşan tehlikeyi sezememişim. Durum şu: Milletin sevgilisi, çocuğu onu "prenses, peri" sanarken, bizimkiler (Evet kocam da dahil bu kadroya) beni Wonder… Okumaya devam et O beni prenses, peri “sanmıyor”!
Durdum…
Durdum yine bu ara... Canım Müminem'in yazdığı gibi, "İçimi yiyen kocaman bir huzursuzluk, yere göğe sığamama ve neredeyse çıldırma hali. Sebepler çok; en başta freni patlamış araba gibi gitmekte olan ve beni dehşete düşürüp, güçlü bir endişeye sevk eden ülke hali, karmaşa, güvensizlik, üzüntü, kasvet (...)" Kimisi sıkıntıyla, dertle beslenir, yaratıcılığı artar ya, bende tam tersi.… Okumaya devam et Durdum…