Hayatım, hiç bir zaman gereksinim duyduğu desteği alamamış ya da üzerinde yeterince durulmamış, kuvvetle inanılmamış, tırmalanmamış, dolayısıyla tozlu çekmeceleri boylamış projeler çöplüğü gibi. Geçenlerde bir yazı paylaşmıştım Facebook'da, yazının başlığı "Herkes .ıçıp batırmanızı istiyor" Paylaşırken de şöyle yazdım: "Benim gibi, hayatı boyunca hayallerinin gölgesinde yaşayanlara..." Serkan Mutlu, yazısında hayallerini gerçekleştirmek için çabalayanlara ket vurulmasının bir nevi yurdum insanı… Okumaya devam et “Şu an bulunduğum yer, benim masalım”
Yazar: Ruzgarli Gunler ve Geceler
Annemin eli…
"Yemeklerin, anılarla birleşen bir kokusu vardır" derim hep... Öyle bir kokudur ki o, burnumuzun ucundan asla gitmez. Okul dönüşü, apartmanın merdivenlerini üçer-beşer çıkarken, evin kapısına yaklaştıkça başını döndüren kek kokusu gibi mesela... Mutluluk gibi bir şeydir o. Huzurdur, sıcaklıktır, ailedir. Hemen hemen hepimizin çocukluğu o kokularla bezelidir. Şimdi, düşündüğümde, bir anda onlarcası geliyor aklıma. Anneannemin evinde pişen kestane… Okumaya devam et Annemin eli…
Bizler… Onlar… Çocuklar…
Çocuğumuz kitap almak istediğinde ne yapıyoruz? Anlamsız bir soru mu bu? Gidiyoruz, alıyoruz veya internetten sipariş veriyoruz falan değil mi? Değil! Çünkü hayat adil değil. Biz, bir süredir, bir grup kadın, Diyarbakır'daki çocuklar için bir şeyler yapmaya çabalarken (Tabii bu çaba, yine bazılarının kullanmaktan bir türlü vazgeçemediği "bizler" "onlar" kalıplarıyla "süslenerek" anlamsız romantik hareketler gibi gösterilmeye… Okumaya devam et Bizler… Onlar… Çocuklar…
Kanadı kırık
Rüzgar'ın başarısız olduğu konularda bile istekli, mücadeleci davranmasıyla hep için için gurur duydum. Motor gelişimi sürekli geriden gelmesine rağmen asla vazgeçmedi, düştü, kalktı, yuvarlandı, dizleri kan içinde kaldı. Ben hiç istemesem de, başını eğmeden okulunun tüm takım seçmelerine katıldı. Tabii seçilemedi ama yine de denedi. Bugün okulda çok ağlamış. Bir arkadaşı, iyi koşamadığı için ona… Okumaya devam et Kanadı kırık
Kolay olacak demiyorum, uğraştığına değecek diyorum*
Bu fotoğrafta öyle çok şey var ki: Bebek hemşiresine çaresiz bakışımdan, gözlerimin altındaki morluklardan anlarsınız. Yoğun bakımdan yeni çıkmış, çok çok çok üzerine titrenmesi gereken 1680 gramlık bir bebek, başına neler geldiğini anlayamamış, yorgun, ağrılı, karmakarışık bir yeni anne, sorular, endişeler, korkular, umutsuzluk... Burada önemsenmesi gereken şey ise o biberonun içinde: Anne sütü. Ben deliler… Okumaya devam et Kolay olacak demiyorum, uğraştığına değecek diyorum*
Facebook’dan bir kısım insan manzaraları…
Bu yazıyı, Lime Bodrum Magazin Eylül sayısı için, bir ay önce yazmıştım. Şimdi yazacak olsam, kim bilir ne "müstesna" eklemeler yapardım... Keşke insanlara, Facebook'da durmadan otu böceği beğendikleri için sinir olduğum yerde kalsaydım. Şu anda, öyle bir noktadayım ki, en yakınımdaki "arkadaşım" dediğim kişilerin, korkunç paylaşımlarını görüyor ve gelecekten korkuyorum. Sosyal medya hayatımızın vazgeçilmezi (En… Okumaya devam et Facebook’dan bir kısım insan manzaraları…
Anne, askerde ölünüyormuş!
Hemen hemen her erkek çocuğu gibi, Rüzgar da tüm üniformalı mesleklere hayran. İlla üniforma giyerek karizmatik görünmek istiyorsa asker, polis falan olmasındansa, aşçı olmasını tercih ederim ben tabii ama hevesini kırmıyor, ses çıkartmıyorum şimdilik. Yaz başında Meltem Hücumbotu gezimizde bu hayranlığı had safhaya ulaştı. Kendince haklıydı da, hatta o gezimizi şöyle paylaşmıştım. Şimdi, neredeyse her gün… Okumaya devam et Anne, askerde ölünüyormuş!
O kozadan er-geç bir kelebek çıkacak
Üniversite hariç, hayatımın hiç bir döneminde okulu sevmedim. Bunda hem yaşantımdaki çalkantıların (İlkokulda dört, ortaokul ve lisede üç okul değiştirdim), hem dışarıdan gayet ağırbaşlı, uyumlu birisi gibi görünmeme rağmen ruhumda kopan fırtınaların, bir yandan da otoriteye karşı inanılmaz bir alerji geliştirmemin payı var. Kafamın Türkçe dışındaki derslere pek basmadığını da eklemem lazım. Tüm bu etkenlere… Okumaya devam et O kozadan er-geç bir kelebek çıkacak
“Böyle günler de çok hede hödö” mü?
Geçenlerde Facebook'da şu iletiyi paylaştım: Islak ellerimi sildiğim kağıt havluyu, bir daha kullanmak için kurusun diye tezgaha serdiğime göre artık anneme dönüşme yolundaki evrimim tamamlanmıştır! Her kız çocuğu büyüdükçe annesine benzer önermesine şiddetle karşı çıkardım oysa... Annem benim rol modelim değildi. Biz, çatışan anne-kızlardandık. Evimizden sık sık "Sen beni hiç anlamıyorsun" haykırışları yükselirdi. Arkasından çarpılan… Okumaya devam et “Böyle günler de çok hede hödö” mü?
Bodrum Global Run Macerası: Koşmak ya da koşmamak ;)
Bodrum Global Run organizasyonundan az önce geldim ve ayağımın nasırıyla, pardon... tozuyla yazıyorum bu satırları. Nereden aklıma düştü bilmiyorum ama bu koşuyu duyduğum anda, katılmak için inanılmaz bir istek duydum. "Hayatında koştun mu" derseniz, koşmadım. Hatta hayatımda yoga dışında, hiç bir fiziksel güç gerektiren alanda kendimi daha iyi olmak için zorlamadım. Üstelik karakter olarak tembelim. Ertelerim, üşenirim, kafam çabucak dağılır, konsantrasyon güçlüğü… Okumaya devam et Bodrum Global Run Macerası: Koşmak ya da koşmamak 😉