Rüzgar'ı elimden geldiğince dogmalardan, tek boyutluluktan, öznel saptamalardan uzak yetiştirmeye çalıştığımı biliyorsunuz. Çevreden gelen uyarılarla, zaman zaman ciddi darbeler alsam da, bu yanımı törpülemedim, asla da törpülemeyi düşünmüyorum. Çocuğumun geleceği ile ilgili pembe hayallerim yok. Hiç bir zaman "Büyüdüğünde doktor olsa" demem, "bilmem kimin kızı dahi çıkmış, şunun oğlu absolute kulakmış, keşke Rüzgar da öyle olsa" diye… Okumaya devam et Bu yazı özel bir çocuğun özel ailesi tarafından, kalbi kırılan bir meleğin kalbi bir daha kırılmasın diye kaleme alınmıştır
Kategori: Egitim
Devreler yandı!
- Anne, sen evlenirken o beyaz evlilik elbisesinden giydin mi? - Gelinlik giydim, evet. - Babam senin kim olduğunu bilmiyodu heralde. - Nasıl yani? - Hani gelin kıyafetinde yüzünün önünde bişi oluyo ya, yüzün görünmüyo. O yüzden kimle evlendiğini bilmiyosun. - Oğlum Kemal Sunal filmi falan mı seyrettin sen? O süs gibi bir şey. Ben… Okumaya devam et Devreler yandı!
Hoş mu geldin yaz?
Okul zamanı, saat 07.30'da yataktan malayla kazıdığın velet, tatil günü saat 07.00'da hönkürerek uyanır: - Anneee acıktııııım!. Ne zaman olur kahvaltım? Yataktan kalkar, alelacele yüzünü yıkar, o duvar senin, bu duvar benim, çarpa çarpa mutfağa ilerlersin. - Hani kahvaltı nerde? Tabağı önüne koyarsın. Uyku sersemi, ellerini yaka yaka yaptığın tosttan bir ısırık (Evet sadece bir… Okumaya devam et Hoş mu geldin yaz?
Tarihe yazılsın adımız
Bu aralar sık sık söylüyorum: Öyle bir memlekette yaşıyoruz ki, çocuklarımız okullarında, çok iyi şartlarda eğitim aldıklarında utanıyoruz, Babalar Günü kutlamaya utanıyoruz, oğlumuzu/kızımızı doyasıya öpüp koklamaya utanıyoruz, çok çalışıp çalışmamızın karşılığını aldığımızda utanıyoruz. Varlıklıyken utanıyoruz, yoksulken utanıyoruz. Sürekli tedirginiz, sürekli buruk! Neyse, uzun lafın kısası, doğduğu günden bu yana türlü savaşların içinde olan benim güzel… Okumaya devam et Tarihe yazılsın adımız
Bir mutfak robotuna, anneliğim!
Shakespeare'in, III. Richard oyununda, Kral III Richard, Richmond’la karşılaştığı savaş alanında,“Bir at! Bir ata, krallığım” diye haykırır. Benim de her Anneler Günü arifesinde, böyle, "Bir düdüklü tencereye" veya "Bir mutfak robotuna anneliğim!" diye bağırmak geliyor içimden. Özel günler, özel insanların hatırlarını sormak, onları anmak için değerli ve önemli, gerekliliğini tümden reddetmiyorum. Ama şu pek "büyük" markalar, kampanyalarıyla komik… Okumaya devam et Bir mutfak robotuna, anneliğim!
Autism is not contagious, but my smile is.*
* Bu yazı, 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü için, Otizm Dostları Derneği projesiyle, otizm dostları bloggerlar tarafından paylaşılan bir ortak yayındır. YAŞAMA ORTAK PENCEREDEN BAKMAK Bugün, 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü. 2 Nisan, tüm dünyada otizm konusunda farkındalık yaratarak otizmden kaynaklanan sorunlara çözümler yaratmak amacıyla, 2008 yılında Birleşmiş Milletler tarafından “Dünya Otizm Farkındalık Günü” olarak ilan… Okumaya devam et Autism is not contagious, but my smile is.*
Bilyelerim, şekerim, topacım.
Uzun zaman önceydi... Kabristana, ziyarete gitmiştim. Sessiz bir kalabalık önümüzde yürüyordu. Ellerindeki rengarenk balonlarla, oyuncaklarla ürkütücü bir tezat oluşturuyordu sessizlikleri. Aklıma geldi bir şeyler ama üzgündüm, gergindim, tam anlamlandıramadım. Ziyaretimi yaptım, kendimle konuştum, yaban otlarını ayıkladım... Sonra bir baktım, hemen yanımızdaki yerdeler. Balonları bir taşa bağlayıp, dua etmeye başladılar. Bir de oyuncak bebek koydular mezar… Okumaya devam et Bilyelerim, şekerim, topacım.
Yahu bu kadın kim?
Telefon çalıyor, arayan, diğer yaklaşık otuz beş çağrıyla aynı kişi. Annem: Çocuğun ateşi düşmemiş. Ben: Sana da merhaba anne. Annem: Merhaba merhaba. Ateşi düştü demiştin. Düşmemiş. Ben: Ay düştü anne. Yalan mı söyleyeceğim? Hem nerden anladın düşmediğini? Annem: Facebook’da fotoğrafını gördüm. Ben: ????!!!!!?? Annem: Fotoğraftan belliydi, görür görmez anladım. Ben: ???!!! (Katatonik halim devam ediyor)… Okumaya devam et Yahu bu kadın kim?
Vur dedi, öldürdüm!
Geçenlerde Buya, benim blogu bayağı bir alt-üst etmiş, sonra da şu yazıma kibar bir serzenişle yorum bırakmış: " elbise, ütü ve sümük olayına koptum 🙂 ütü olayını 3 kerede anladım ama :))))) koptum sonrasında:)) ya görkem eskiden daha uzuuuunn yazıyormussun :(" Evet, gerçekten eskiden daha uzun yazardım. Bir kere, daha çok vaktim vardı, ikincisi Buya'ya cevabımda da yazdığım… Okumaya devam et Vur dedi, öldürdüm!
Durdum…
Durdum yine bu ara... Canım Müminem'in yazdığı gibi, "İçimi yiyen kocaman bir huzursuzluk, yere göğe sığamama ve neredeyse çıldırma hali. Sebepler çok; en başta freni patlamış araba gibi gitmekte olan ve beni dehşete düşürüp, güçlü bir endişeye sevk eden ülke hali, karmaşa, güvensizlik, üzüntü, kasvet (...)" Kimisi sıkıntıyla, dertle beslenir, yaratıcılığı artar ya, bende tam tersi.… Okumaya devam et Durdum…